Üsküdar’ın kutsal mahallesi
Tarihi bir hayli eskilere dayanan bu tarihi semt, doğal olarak İstanbul’da yaşanan genel olumsuzluklardan etkilenmiş bulunuyor. İstanbul’daki pek çok semtte olduğu gibi göçle baş gösteren konut sıkıntısını aşmak için yap-satçı müteahitlerin daire karşılığı apartman teklifi bu semtin sakinlerini de etki altına almış ve bu semte havasını veren ahşap konakların bir çoğu apartman dairesine dönüşmüş.
Üsküdar’ın kutsal mahallesi
Üsküdar'da yer alan Ayazma Mahallesi; Gülfem Hatun, Ahmet Çelebi,Ä°mrahor ve Salacak Mahalleleri ile Ä°stanbul BoÄŸaz’ı tarafından çevrilmiÅŸtir. Ayazma, Hıristiyanlık dünyasında Ortodoks mezhebince kutsal sayılan ve kutsal olduÄŸu için de ÅŸifa verdiÄŸine inanılan su kaynaklarına ve bu su kaynaklarının üzerine inÅŸa edilen ve kutsallığı kimi zaman bir azizle baÄŸlantılı mitolojik bir olaya baÄŸlı olan yapılara verilen addır.
Semt ismini burada bulunan ayazmalardan almıştır. Semte ismini veren ayazmalardan bugüne kadar ulaÅŸmış olanı Bizans dönemine aittir. Mehmet PaÅŸa DeÄŸirmeni Sokağı ile Tulumbacılar Sokağı’nın birleÅŸtiÄŸi yerde bulunan bir apartman bahçesindedir. Bu ayazma, kesme taÅŸ ve tuÄŸla hatıllı olarak yapılmış küçük bir yapıdır. Tonoz çatılıdır. Bu ayazma ne yazık ki koruma altına alınmadığından söz konusu apartmanın kömürlüÄŸü olarak kullanılıyor. Suyu ise, bir kanalla hemen önündeki gazinonun içine getirilerek gazinonun kullanımına tahsis edilmiÅŸ durumda.
Semte ismini verdiÄŸi düÅŸünülen bir baÅŸka yapının III. Mustafa tarafından yaptırılan cami olduÄŸu yönünde iddialar vardır. Bu caminin de, Bizans döneminden caminin yapıldığı döneme ulaÅŸan, ancak yıkıntı halinde bulunan Ayazma Sarayı ve Bahçesi’ne yapılmış olduÄŸunu düÅŸünürsek, gerçekte semte adını veren yapı ya da yapılar baÅŸkadır. Bu yapılar Bizans inançlarında yer alan ve azizlere adanan su kültünden kaynaklanan, birisi günümüzde mevcut olan, ancak diÄŸeri muhtemelen saray içinde olduÄŸu için günümüze ulaÅŸmayan ayazmalardır.
Ayazma Tarihi
Fatih Sultan Mehmed’in Ä°stanbul’u alması ile birlikte bölgede yoÄŸun bir imar ve iskan süreci baÅŸlamış ve Salacak’tan baÅŸlayarak Üsküdar’ın üst kısmında Osmanlı ileri gelenlerince çeÅŸitli cami, külliye vb yapılar inÅŸa edilmeye baÅŸlanmıştır. Bölgedeki ilk Osmanlı eseri, Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan Salacak Camii’dir. Cami tahminen 1455-60 tarihlerinde yaptırılmıştır. Ä°kinci cami 1471’de Fatih Sultan Mehmed’in veziri olan Rum Mehmet PaÅŸa tarafından yaptırılan cami olmuÅŸtur. Kanuni’nin saltanat yıllarının sonuna doÄŸru ise bölge nüfusu artmış ve yeni mahalleler kurulmuÅŸtur.
16. ve 17. yüzyıllar bu bölgenin en parlak dönemi olmuÅŸtur, çünkü burası tam anlamı ile kentin transit ticaretinin kalbinin attığı bir bölge olmuÅŸtur. Bu durum bölgeye yönelik yerleÅŸim talebini arttırdığı gibi Osmanlı seçkinlerinin de bölgeye yoÄŸun ilgi göstermesine yol açmıştır. 17.yüzyılda bölgedeki miri, yani devlet tarafından yaptırılan binaların sayımı yapılmış ve sayım sonucunda bölgedeki yapılar ÅŸöyle tasnif edilmiÅŸti: 12 Saray, 12 cami ve mescit, 5 medrese, 4 darülkurra, 3 Ä°maret, 11 aÅŸhane, 6 tekke, 5 hamam, 4 kervansaray ve çok miktarda han ve dükkan. Bölgedeki asıl yoÄŸunlaÅŸma ise 18. yüzyılda yaÅŸanmıştır. Bu dönemde Osmanlı yerleÅŸmesinin Haliç ve BoÄŸaziçi’nin yanısıra en çok artış gösterdiÄŸi bölge burasıydı.
19. yüzyıla gelindiÄŸinde, bölge geliÅŸmesini sürdürmekle birlikte Ä°stanbul’u kasıp kavuran yangınlar burayı da etkilemiÅŸ ve pek çok mahalle bu yangınlarda nerede ise yok olmuÅŸtu. Bölgenin yıldızının sönmesi ise Anadolu-BaÄŸdat demiryolunun yapılması ile baÅŸlamıştır. Böylece bölgede yoÄŸunlaÅŸan ticari faaliyet HaydarpaÅŸa’ya kaymış ve burası her anlamda cazibesini kaybetme yoluna girmiÅŸtir.
Cumhuriyet sonrası ise bölge cazibesini tamamen kaybetmiÅŸ ve Cumhuriyet seçkinlerinin Harbiye, ÅžiÅŸli vb bölgelere kayması ile yavaÅŸ yavaÅŸ yoksullaÅŸmaya baÅŸlamıştır. Öldürücü darbe ise 1950 sonrası yoÄŸunlaÅŸan göçlerle baÅŸlamış, baÅŸgösteren konut sıkıntısı nedeniyle Osmanlı sivil mimarisinin en seçkin örneklerini oluÅŸturan ahÅŸap evler bir bir betonarme apartmanlara dönüÅŸmüÅŸ ve burası daha çok köÅŸesine çekilen orta halli geleneksel-muhafazakar nüfusun tercih ettiÄŸi bir yerleÅŸim bölgesi halini almıştır.
Ayazma’da eserler
Ayazma Sarayı
“Atike Sultan Sarayı”, yani “Eski Saray” olarak da bilinir. Saray, Ayazma Camii’nin bulunduÄŸu arazideydi. Bizans döneminde burada bir imparator sarayı bulunduÄŸu kayıtlarda geçmektedir. O dönemde semtin bulunduÄŸu bölgeye “Damalis (Ä°nek) Burnu” deniyordu. Ancak bu saray Fatih dönemine kadar gelmemiÅŸtir. Ayazma Sarayı, bugünkü Ayazma Camii’nin sol tarafında yer alıyordu. Basit krokiden de anlaşılacağı üzere, sarayın bulunduÄŸu arazi Tulumbacılar, VelioÄŸlu ve Åžemsi PaÅŸa Bostanı Sokakları’nın bulunduÄŸu alanı kapsıyordu. Sarayın arka kısmında bulunan ve muhtemelen Kavak Sarayı’nın bahçesi ile de kesiÅŸen bahçesi, Rumi Mehmet PaÅŸa Camii’ne kadar uzanıyordu. Bugünkü Ayazma Camii’nin yapıldığı arazi sarayın gezinti yeriydi. Hemen yanıbaşında bulunan Salacak Bahçesi, Mihrimah Sultan’ın kızı AyÅŸe Sultan’ın dinlenme yeriydi.
Sarayın ince tuÄŸladan yapılmış mutfak ocağı ve çeÅŸmesi Tulumbacılar Sokağı’nın sol tarafında harap bir biçimde yakın zamana kadar mevcut haldeydi. Saraya ait olan tonoz kemerli geniÅŸ lağım kanalı, sahile yakın olan gazoz fabrikasının hemen yanında ve gerisindeydi.
Ayazma Sarayı’nın ilk ne zaman yapıldığı hakkında net bir bilgi yoktur. Kimi kaynaklarda buranın Fatih döneminde yaptırıldığı zikredilmiÅŸtir. Toptaşı Saray ArÅŸivi’nde bulunan 5444 No’lu Hesap Defteri’nde sarayla ilgili olarak ÅŸöyle bir ifade yer almaktadır: “Medine-i Üsküdar’da Åžerefabad sahilsaray-i hümayununun canib-i berisinde vaki Ayazma Sarayı demekle maruf Atik Sultan Sarayı arazisinden bu defa bazı kimselere icar olunan arsalarından alınan kira.” Bu ifadeden Ayazma Sarayı’nın Åžerefabad Sahil Sarayı’nın yanında ama onun daha gerisinde olduÄŸunu ve Atik Sarayı’nın arazisinden yer aldığı ya da onun bulunduÄŸu araziye kurulduÄŸu izlenimi edinilmektedir. Burada sözü edilen Atik Sultan Sarayı’nın hangi saray olduÄŸu, bununla kastedilenin Bizans imparatorluk sarayı mı, yoksa Fatih zamanında yaptırıldığı iddia edilen eski saray mı olduÄŸu-ki Sultan Sarayı ibaresinden bu anlaşılmaktadır-kesin deÄŸildir. Sarayın Kanuni zamanında yaptırılmış olduÄŸu yönünde kimi kaynaklarda ibareler mevcuttur, ancak kastedilenin Üsküdar Sahil Sarayı mı, yoksa Ayazma Sarayı mı olduÄŸu anlaşılamamıştır.
Sarayın zaman içinde harap hale geldiÄŸi, çeÅŸitli kaynaklarda yazmaktadır. Bu kaynaklardan saray müÅŸtemilatının bir bölümünün 1758’den önceki bir tarihte yıktırılarak arazisinin kiraya verildiÄŸini öÄŸreniyoruz. Yine aynı kaynaklarda saray müÅŸtemilatının bulunduÄŸu diÄŸer bir bölümüne de, 1711 yılında - ki bu tarihte bu saray artık iyice harap bir haldedir - bir imalathane ile bir Humbaracı kışlası yaptırılmış olduÄŸu belirtilmekte.
Ayazma Sarayı’nın, Ayazma Camii yapıldığı zaman yıkık halde bulunduÄŸunu biliyoruz. Dolayısıyla saraydan kalan son kalıntılar da yıkılarak-bir baÅŸka kaynakta ise bunların baÅŸka bir yere naklinden söz edilmektedir-üzerine Ayazma Camii yaptırılmıştır. Ayazma Sarayı’nın ne zaman yapıldığı konusu bir hayli karışık gözükmektedir. Bu sarayın Bizans döneminden kalan bir Ä°mparatorluk sarayı mı yoksa Osmanlı döneminde yaptırılan bir saray mı olduÄŸu karanlıkta kalan bir konudur.
Bu konuda belki ÅŸunlar söylenebilir, bu saray muhtemelen Bizans döneminden kalan bir saraydı. DoÄŸancılar sırtına Orhan Gazi’nin otağını kurduÄŸu, dahası buraya bir kale inÅŸa ettirdiÄŸi tarihi kaynaklarda belirtilmiÅŸtir. Bu sarayın da Sultan Orhan tarafından kullanılmış olduÄŸu düÅŸünülerek buraya sözü edilen Osmanlı kaynakçasında “sırttaki saray” denilmesi de göz önüne alınarak, buranın Sultan Orhan zamanından baÅŸlayarak kullanıldığı, belki Fatih’in burayı Ä°stanbul’un fethinden önce bir askeri gözlem yeri olarak da kullandığı ve fetih hazırlıklarını buradan yürüttüÄŸü düÅŸünülebilir.
Ayazma Camii
Üsküdar’da ÅžemsipaÅŸa ile Salacak arasında, Marmara’ya hakim bir tepede,Kızkulesi’nin tam karşısında yer alır. Ressam Ali Rıza Bey ve Mehmet PaÅŸa DeÄŸirmeni Sokakları arasında bulunmaktadır. Ayazma Camii, III. Mustafa tarafından annesi MihriÅŸah Emine Sultan ile AÄŸabeyi Åžehzade Süleymanadına yaptırılmıştır. Barok tarzında ve kare planlı olup tek kubbelidir.
Kapısı üzerinde bulunan kitabede caminin 1760 - 61 tarihleri arasında bitirildiÄŸi yazmaktadır. Ä°nÅŸaatına ise 1758’de baÅŸlanmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi arÅŸivinde bulunan 1137 numaralı inÅŸaat defterinde bu yapı ile ilgili bilgiler arasında caminin mimarı olarak Ä°shak AÄŸa’nın ismi geçmektedir.
Yine Topkapı Sarayı’nda bulunan bir baÅŸka arÅŸiv belgesinde caminin yapıldığı arazide daha önce Ayazma Sarayı’nın bulunduÄŸu belirtiliyor, bir baÅŸka arÅŸiv belgesinde ise bu sarayın 1740 senesinde iyi durumda olduÄŸu, kötü durumdaki binanın onarılarak Ä°ran elçisinin ikametine tahsis edildiÄŸi bilgisi yer almakta.
Camiye gelir getirmesi amacıyla bir hamam ile birçok dükkan ve han yaptırılmıştı. Ayrıca cami, hamam ve avluya bitiÅŸik nizamda olan çeÅŸmeye bugünkü Bulgurlu semtinden su getirtilmiÅŸtir.
Cami, Åžemdanizade Fındıklılı Süleyman Efendi’nin verdiÄŸi bilgilere göre 1761 senesi Ocak ayı içinde bir Cuma günü devlet ricalinin de (Sadrazam Ragıp PaÅŸa ve Veliyüddin Efendi’nin) hazır bulunduÄŸu bir törenle ibadete açılmıştır. Tören esnasında Sadrazam Ragıp PaÅŸa ÅŸu tarihi beyiti söylemiÅŸ:
“Muktezayı ehli sünnet camii mecmuu hayr
Kıldı çün bu mabedi zibayı inÅŸa bi riya
Sadrı asrı bendesi Ragıp dedi tarihin
Camii rana binai ÅŸahı sultan Mustafa”
(Bu asrın gönülden baÄŸlı kölesi Ragıp bu tarihte dedi ki
Bu güzellik binasının ÅŸahı Sultan Mustafa
Ehli sünnet gereÄŸi bir hayıra vesile olması için
Bu güzel mabedi sade ve riyasız inÅŸa ettirdi)
Birkaç kez tamir gören caminin yıldırım düÅŸmesi nedeni ile yıkılan minaresi de iki defa yeniden yapılmıştır. Yapı son yıllarda bir onarım daha geçirerek saÄŸlam bir halde günümüze ulaÅŸmıştır. Ayazma Camii, 18. yüzyıl camilerinden olduÄŸundan, o dönemdeki pek çok eser gibi bariz bir biçimde Batı etkisini yansıtır. Bununla birlikte büyük kemerler içindeki pencereler, klasik dönem Türk-Ä°slam mimarisinin özelliklerini taşır. Minber, vaaz kürsüsü ve mihrapta çeÅŸitli renkli taÅŸların zarif birleÅŸimi, hayranlık bırakıcı bir etki bırakan süslemeler dikkat çeker. Bunlar, aslında klasik dönemin sadelik içindeki zarafeti yansıtan üslubundan ayrıdır ve Batı etkisinin somut kanıtlarındandır, ancak yine de göze hoÅŸ görünen bir ihtiÅŸama sahip oldukları da yadsınamaz bir gerçektir. Yapının kapı üzerinde yer alan hatları, dönemin ünlü hattatlarından Seyyid Abdullah’a aittir. Camideki revzenler (alçı vitray) ise Seyyid Mustafa tarafından yapılmıştır. Avlu kapılarında yer alan celi hatların ise sanatkarı bilinmemektedir, muhtemelen onlar da caminin iç mekanındaki hatları yapan hattata aittir.
Ayazma Camii’nin müÅŸtemilatı içinde bulunan, hamam ve muvakkıthane (zamanı gösteren yapılar) ise bugün yıkılmıştır. Sıbyan mektebi ise yıkılıp yerine yeni bir bina yapılmıştır. Cami yapılmadan caminin yakın civarına yapılmış olan yastıkçı esnafına ait odalardan ise günümüze kadar ulaÅŸan kalıntılar mevcuttur. Cami duvarlarında küçük konsol çıkmalar üzerine yapılan ve Osmanlı sivil mimarisinin olduÄŸu kadar, hayvan sevgisinin de müstesna bir örneÄŸi olan minyatür haldeki köÅŸk modelli kuÅŸ evleri ise, günümüze kadar saÄŸlam bir biçimde ulaÅŸmıştır. Caminin haziresinde ise saraya mensup pek çok kiÅŸinin mezarı bulunmaktadır.
GeniÅŸ avluyu çevreleyen duvarın bir köÅŸesinde mermerden büyük bir çeÅŸme mevcuttur. 1761’de cami ile birlikte yapıldığı anlaşılan bu çeÅŸmenin manzum kitabesi ÅŸair Zihni’nindir. Ayazma Camii’nin normal ölçüleri aÅŸan yüksekliÄŸi ile yapıldığı yerin topografik özelliÄŸi birleÅŸince heybetli bir görünüme sahip olmuÅŸtur. Marmara ve BoÄŸaz’ın giriÅŸine hakim oluÅŸuyla, genelde ÅŸehrin, özelde ise Anadolu yakasının siluetine bir güzellik kattığı da bariz bir biçimde görülmektedir. Dönemin ünlü alimlerinden Fenni Efendi cami için ÅŸu beyiti söylemiÅŸ :
“Bakarak ruhlarına eÅŸki rakibin akmış
Sandılar bahçei hüsn içre Ayazma çıkmış”
(Ruhlarına bakarak göz yaşı akıtmış
Bu güzellik içindeki bahçede sanırsın ki kutsal su (ayazma) akmış)
Üsküdar Mevlevihanesi
DoÄŸancılar Caddesi’nin Batı yakasında Ä°mrahor Mahallesi ile Ayazma semti sınırları içinde yer almaktadır. Åžeyh el-Hac Sultanzade Halil Numan Dede tarafından 1792 - 93 senesinde kurulmuÅŸtur. Söz konusu yapı Ä°stanbul’daki diÄŸer Mevlevihanelerden farklı olarak, özellikle taÅŸradan Ä°stanbul’a gelen ve Ä°stanbul’dan Anadolu yönüne doÄŸru hareket eden derviÅŸlerin konaklaması için tasarlanmış bir Mevlevi zaviyesidir. Aynı zamanda Galata Mevlevihanesi’nin yirminci postniÅŸini olan H.Numan Dede’nin, burada bulunan evini tadil etmek ve buna bir semahane eklemek suretiyle ilk mevlevihane binasını meydana getirdiÄŸi bilinmektedir.
Üsküdar Mevlevihanesi 19. yüzyıl içinde bir çok yenileme ve onarıma sahne olmuÅŸtur. II. Mahmud, MüÅŸir Ahmet Fevzi PaÅŸa’yı bina emini tayin ederek 1834 - 35’te mevlevihaneyi yeni baÅŸtan inÅŸa ettirmiÅŸ, Abdülmeciddöneminde 1844, 1845 ve 1851’de de yapının bir takım eksikleri tamamlanarak onarımı yapılmıştır. Mevlevihane bugünkü görünümüne ise 1872’de Kaptan-ı Derya Hacı Ahmet Vesim PaÅŸa tarafından yapılan onarım ile kavuÅŸmuÅŸtur. Semahane, türbe, selamlık-mutfak (matbah-ı ÅŸerif), dedegan ve harem dairelerinden oluÅŸan bu yapı topluluÄŸunun 19. yüzyılın son çeyreÄŸinde de bir takım onarımlar geçirmiÅŸ olduÄŸu tahmin edilmektedir. Mevlevihane’nin son postniÅŸini Åžeyh Ahmet Remzi’dir.
Dede Efendi’de 1919’da ÅŸeyhliÄŸe getirildiÄŸinde, harap durumda bulduÄŸu mevlevihaneyi tamir ettirmiÅŸtir. DiÄŸer yandan Üsküdar Mevlevihanesi’nin II. MeÅŸrutiyet’in baÅŸlarında, Mevlevi muhibbi olan ve Bahariye ile Yenikapı Mevlevihanelerini ihya eden V. Mehmed (ReÅŸad) tarafından yenilenmesi düÅŸünülmüÅŸ, bu dönemde Evkaf Nezareti inÅŸaat ve tamirat müdürü olanMimar Kemaleddin Bey tarafından ilginç bir taslak hazırlanmışsa da, önceBalkan Savaşı’nın ve ardından da I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile uygulanma ÅŸansı bulamamıştır. Cumhuriyet döneminde ise tekkelerin kapatılması nedeni ile, mevlevihane ihmal edilmiÅŸ ve bunun sonucunda harap bir hal almıştır. Yılların ihmali ile yıkıntı haline gelen binalar, 1975 - 1980 yıllarında harem bölümü hariç halkın giriÅŸimleriyle onarılmıştır. Halihazırda semahane-türbe binası açık tutulmakta ve kimi kültür faaliyetlerine sahne olmakta; selamlık, mutfak ve dedegan dairesi ise mevlevihanenin gözetiminden sorumlu kurum olan Vakıflar Genel MüdürlüÄŸü’ne baÄŸlı Vakıf Memba Suları Ä°ÅŸletmesi tarafından dağıtım merkezi olarak kullanılmaktadır.
Cumartesi günleri mukabele icra edilmesine raÄŸmen, Üsküdar Mevlevihanesi, derviÅŸ yetiÅŸtirmekle yükümlü bir asitane olmak yerine konaklama fonksiyonuna yönelik bir yer olduÄŸundan, asitane statüsüne sahip diÄŸer Ä°stanbul Mevlevihaneleri ile kıyaslandığında -musiki baÅŸta olmak üzere- Mevlevi kültürünün geliÅŸimi açısından daha mütevazı bir geçmiÅŸe sahip olmuÅŸtur.
Günümüzde Ayazma
Tarihi bir hayli eskilere dayanan bu tarihi semt, doÄŸal olarak Ä°stanbul’da yaÅŸanan genel olumsuzluklardan etkilenmiÅŸ bulunuyor. Ä°stanbul’daki pek çok semtte olduÄŸu gibi göçle baÅŸ gösteren konut sıkıntısını aÅŸmak için yap-satçı müteahitlerin daire karşılığı apartman teklifi bu semtin sakinlerini de etki altına almış ve bu semte havasını veren ahÅŸap konakların bir çoÄŸu apartman dairesine dönüÅŸmüÅŸ. Ancak zamanla bu tür mekanların yeniden deÄŸer kazanması ile bu semtte son kalan ahÅŸap konaklar da çeÅŸitli ÅŸirketler tarafından satın alınarak, restore edilmiÅŸ durumda. Bu ahÅŸap konakların yanı sıra, Ä°stanbul’u kasıp kavuran yangınlara bir önlem olarak son yüzyılda özellikle 19. yüzyılda yapılmaya baÅŸlayan kagir yapılardan kalan kimi örneklerde aynı ÅŸekilde buraya yerleÅŸen ÅŸirketlerce restore edilerek kullanılmakta. Semtte bulunan restore edilmiÅŸ ahÅŸap konaklardan birisi eski sıbyan mektebi, ÅŸimdiki Ayazma Ortaokulu, bir diÄŸeri ise Ä°mrahor Rum Ä°lkokulu’dur.
Semtin geçmiÅŸinde olan, seçkin sınıfların yerleÅŸmesi eÄŸilimi bugün de sürüyor gibi gözükmekte, örneÄŸin semtin komÅŸusu olan Gülfem Hatun Mahallesi’nde daha çok orta gelir grubu insanlar yerleÅŸikken, orta ve orta-üst gelir grubundan insanlar Ayazma’da yaÅŸamayı tercih etmiÅŸ gözüküyor.
DiÄŸer yandan semtin bu durumuna paralel olarak, Üsküdar sırtlarında olması ve BoÄŸaz’a nazır bir yerleÅŸim içinde bulunması doÄŸal olarak turistik giriÅŸimlere de davetiye çıkarmış ki, semtte çeÅŸitli restoranlar yer alıyor. Bunların bir bölümü BoÄŸaz’a bakan yerleri tercih etmiÅŸ durumdalar.
istanbul.com dan alıntıdır
YORUMLAR