ŞEMSİ PAŞA MEDRESESİ
Medrese, Şemsi Paşa semtinde ve bu isimle anılan camiin kuzey ve batı tarafında olup 'L' şeklindedir.

ŞEMSİ PAŞA MEDRESESİ
Medrese, Åžemsi PaÅŸa semtinde ve bu isimle anılan camiin kuzey ve batı tarafında olup 'L' ÅŸeklindedir. Mimar Sinan tarafından, Åžemsi Ahmet PaÅŸa adına, 988 (1580) tarihinde, türbe ve cami ile beraber yapılmıştır. Kubbeli oniki hücre, bir darü'l-kurrası (dershane) olan bu güzel yapı bir sıra kesme taÅŸ ve üç sıra tuÄŸla hatıllı olarak inÅŸa olunmuÅŸtur. Hücrelerin önünde, onsekiz mermer sütunun taşıdığı, üzeri kubbeli olmayan bir revak vardır. Sütunlar birbirine sivri kemerlerle baÄŸlanmışsa da medrese hücrelerinin duvarları ile bir kemer baÄŸlantısı yoktur. Sütun baÅŸlıkları baklavalıdır. Revaklarda yeÅŸil ve siyah porÅžr gibi sütunlar da kullanılmıştır. Külliyenin onarımına baÅŸlanırken, Üsküdar İskele Meydanı'ndaki saatin altında yeÅŸil bir sütunun bulunup cami avlusuna nakledildiÄŸi ve bunun benzerinin de, o tarihte vapur iskelesinin yanında bulunan, itfaiye binasında görülüp aynı yere taşındığı söylentisini dikkate alırsak revaklarda kullanılan deÄŸiÅŸik sütunların mahiyeti kolaylıkla anlaşılır. Bir rivayete göre de, bu sütunlar camiin içindeki müezzin mahÅžline aittir. Medrese hücreleri 2.95 x 2.95 m. Boyutlarında olup duvar kalınlıkları 0.80 m.'dir. Hücrelerin her birinin içinde bir veya iki niÅŸ ve bir ocak vardır. Duvarlara altlı üstlü ikiÅŸer pencere açılmıştır. KöÅŸe odalarında pencere sayısı daha fazladır. Hücrelerin ortasında 7x7 m. ebadında medresenin darü'lkurrası bulunmaktadır. Burada altlı üstlü 16 pencere vardır. Sağır kubbesi sekiz yüzlü bir kasnak üzerine oturtulmuÅŸtur. Söveleri beyaz, kemeri beyaz mermer ile puding taşının alternatif olarak sıralanmasıyla meydana gelmiÅŸ olan kapısının takında ve bir çerçeve içinde bir âyet vardır. Bu medreseye Tuhfetü'l-Mimarîn 'Tekye'; Tezkiretü'l-Ebniye 'Medrese' demektedir. Medrese, Åžemsi PaÅŸa'nın vefatından kısa bir zaman sonra tekke haline getirilmiÅŸtir. Hadîka yazarı, eserinin 98. sayfasında ViÅŸnezâde Mescidi bahsini yazarken: "Bir baÅŸka ViÅŸnezâde Åžeyh Mehmet Efendi dahi vardır ki, ibtida Åžemsi Ahmet PaÅŸa Zaviyesi'ne ÅŸeyh olan eÅŸ-ÅŸeyh Hızır Efendi, İstanbul'da vaki Mehmet AÄŸa Zaviyesi'ne naklolundukta, adı geçen ViÅŸnezâde onun yerine ÅŸeyh olmuÅŸtur. Bunun tarih-i vefatı 1010 (1601-2) senesinde vuku bulmuÅŸtur." diyor ve Mehmet AÄŸa Camii'ni yazarken de bu Hızır Efendi'den: "Mehmet AÄŸa Zaviyesi'nin birinci ÅŸeyhi, Yayabaşızâde Hızır Efendi ibn-i İlyas Efendi'dir ki, Üsküdar'da Åžemsi Ahmet PaÅŸa Zaviyesi'nin ÅŸeyhi iken bu zaviyeye naklolundu. Sonra, Rikab-ı Hümâyûn ile bulunan meÅŸayih ile beraber EÄŸri Seferi'ne azimet edip tabur muharebesinde ÅŸehid olarak cesedi Tatarpazarı' na (Bulgaristan'da) nakil ve anda Tülbentçi Camii'nde defnolundu. Sene, 1005 (1596)." diye bahsetmektedir. Åžemsi PaÅŸa Tekkesi'nin diÄŸer bir ÅŸeyhi de Nefes Ambarı lâkabıyla bilinen Åžeyh Osman Efendi'dir. Kendisi, Kayseri'den 1044 (1634)'te Abaza Åžeyhi Abdürrahim Efendi ile İstanbul'a gelmiÅŸtir.
Abdürrahim Efendi 1047 (1637-38)'de idam edilerek Üsküdar Mihrimah Sultan Camii hazîresine gömülmüÅŸtür ki, kabir taşı bugün de mevcuttur. Medresenin hangi tarihe kadar tekke durumunu muhafaza ettiÄŸi ÅŸimdilik belli deÄŸildir. 1890 tarihlerinde yazılan Mecmua-yı Tekaya'da bu tekkenin ismi geçmediÄŸine göre, tekke bilinmeyen bir tarihte faaliyetini durdurmuÅŸ olmalıdır. Hadîka yazarı, eserini 1182 (1768) yıllarında yazdığı ve bu medreseden hâlâ tekke diye bahsettiÄŸine göre, tekke, ayinlerini bu tarihlerde de yapıyor olmalıdır.
Medrese, 1894 zelzelesinde çok zarar görmüÅŸ ve oturulamaz hale düÅŸmüÅŸtür. Bu halde iken, 1940 tarihinde Vakıfça onarılmıştır. Aslına uygun olarak gerçekleÅŸtirilen bu restorasyon, Y. Mimar Süreyya Yücel Bey tarafından yapılmıştır. Medrese, 1953 tarihinde de Åžemsi PaÅŸa Halk Kütüphanesi adı ile tekrar hizmete açılmıştır.
YORUMLAR