Üç Dinin Buluştuğu Bahçe: Kuzguncuk
.jpg)
.jpg)
.jpg)


Üç Dinin Buluştuğu Bahçe: Kuzguncuk
stanbul’un en huzurlu semtlerinden birine konuk olalım diyoruz. Aslında yıllardır verilmiÅŸ bir sözün yerine getirilmesi için önemli bir fırsat olacak Kuzguncuk ziyareti…
Bir sonbahar sabahının erken saatlerinde Eminönü Ä°skelesi‘nden Üsküdar vapuruna biniyorum. Sabahın ayazında iç mekanı tercih ediyorum. Bir bardak çay eÅŸliÄŸinde bu nezih semtin tarihini okuyarak baÅŸlıyorum Dersaadet turuna…
KUZGUNCUK TARÄ°HÄ° Ä°LE BAÅžLIYORUZ…
Kuzguncuk, BoÄŸaziçi‘nin Anadolu kıyısında, Üsküdar, PaÅŸalimanı ile Beylerbeyiarasındaki BoÄŸaziçi’ne açılan bir vadi içinde Ä°stanbul’un Asya kesimindeki ilk MuseviyerleÅŸimi hatta köyü olarak bilinmektedir. Musevilerin buraya geliÅŸ tarihleri tam bilinmiyorsa da Ä°spanya’dan kovularak Osmanlı Devleti’ne sığınan Yahudiler’den bahsedildiÄŸini tahmin ediyorum.
Bu tarihlerde Kuzguncuk’ta Museviler dışında Rumların da oturdukları da kuvvetle muhtemel. Ermeniler ise buraya 18. yüzyıldan itibaren yerleÅŸmeye baÅŸlayıp 19. yüzyılda Kuzguncuk’ta oldukça büyük bir grup oluÅŸturmuÅŸlar.
Bugün Kuzguncuk’taki azınlık nüfus yok denecek kadar azmış…
Semtten ayrılan geleneksel sakinler nedeniyle evlerin el deÄŸiÅŸtirmesi, bir kısmının iç ve dış özelliklerinin deÄŸiÅŸimini de etkilemiÅŸ.
Daha çok gayrimüslim ağırlıklı bir yerleÅŸme niteliÄŸi taşıyan Kuzguncuk, Müslüman ahalinin çok da raÄŸbetini görmemiÅŸ. Buna karşın hemen bitiÅŸiÄŸindeki Öküz Limanı (PaÅŸalimanı) kesimi, camii, çeÅŸmesi, kayık iskelesi ve bahçeleriyle yalnız Türklertarafından iskan edilmiÅŸ.
Kuzguncuk’un eski adının “Hrisokeramos” olduÄŸu ve “Altın Kiremit” anlamına gelen bu adın yerleÅŸmeye, II. Ä°ustinos tarafından yaptırılmış olan, çatısı altın yaldızlı kiremitlerle kaplı bir kiliseden geldiÄŸi yazılmaktadır. Kuzguncuk adının kökeniyle ilgili görüÅŸlerden biri, eskiden “Kosinitza” adıyla anılan semtin, bu adının bozularak “Kuzguncuk” olduÄŸu ÅŸeklindedir.
Üstadımız Evliya Çelebi‘ye göre ise bu isim Fatih Sultan Mehmet devrinde buraya yerleÅŸmiÅŸ “Kuzgun Baba” adlı bir veliden kaynaklanmıştır.
Bu arada notlarda okuduÄŸum kıymetiyle enteresan bir bilgiyi de paylaÅŸmak istiyorum. Yörenin adının, Rumeli yakasından getirilen öküzlerin Anadolu’ya götürülmek üzere BeÅŸiktaÅŸ’tan kayıklarla buraya nakledilmesinden kaynaklandığı sanılmaktaymış.
Bir diÄŸer ve daha eski ifade ise BoÄŸaziçi’nin eski Yunanca’daki adı olan Bosphorosus (Ä°nek Geçidi) adından gelmekteymiÅŸ. Åžahsen Bosphorus’un anlamını öÄŸrendiÄŸimde tarih ÅŸuurumda büyük bir boÅŸluÄŸun dolduÄŸunu hissettim.
ÜSKÜDAR SAHÄ°LÄ°NDEN ROTA BAÅžLIYOR…
Gezileri öncesinde tarihi bilgilendirmeye ve zamanlamaya sadakat titizliÄŸinde olmanın ÅŸiddetli savunucusu olarak geziye çıkacak arkadaÅŸlara bu tur için sonbaharın Eylül veEkim aylarını tercih etmelerini ve geziye sabahın erken saatlerinde baÅŸlamalarını tavsiye ederim. Hatta mümkünse haftaiçi birgün seçilirse bu enfes keyfi popüler kültürden ve boÄŸucu kalabalıklardan uzaklarda yaÅŸamanın ayrıcalığına eriÅŸmiÅŸ olursunuz.
Vapurdan indikten sonra soldan köprü istikametinde PaÅŸalimanı‘nı takip ederek aheste adımlarla baÅŸlıyoruz yürümeye…
GeniÅŸ BoÄŸaz kıyısından balıkçı teknelerini, Rumeli sahilini izleyerek devam ediyoruz.Eski Tekel Binaları‘nı geçtikten sonra merdivenli yaya yolundan ya da duvar kenarındaki dar yokuÅŸ araç yolundan Fethi PaÅŸa Korusu‘na çıkabilirsiniz.
Duvarlardaki güvercinliklerin farklı kuÅŸ yuvalarıyla süslenmiÅŸ olması çok ince bir düÅŸünce olduÄŸunu belirtmeden geçmeyelim. Arnavut kaldırımlı yollardan aheste tırmanışla ulaÅŸacağımız koruda mahlepli simitlerle çaylarımızı yudumlamak ve BoÄŸaz’ı seyretmenin doyumsuz keyfine ermek isteriz ama o lezzete bir baÅŸka turda nail olacağız.
KAHVALTI YA DA EÅžREF VAKTÄ°NDE ÇINARALTI
BoÄŸazı tepeden yeÅŸilin içerisinde deÄŸil de hemen yanıbaşında seyretmek isteyenler için adres sahilden yola devam ettiÄŸimizde karşınıza gelecek olan PaÅŸalimanı Kafe‘dir. Güzel günlerde bir haftasonu sabahı kahvaltı keyfi için ideal bir mekan olan kafenin soÄŸuk havalarda ziyaret edecekler için kapalı alanının da bulunduÄŸunu not düÅŸelim.
Ben yoluma devam ediyorum çünkü kahvaltı için tercihim Çınaraltı Kafe. Kuzguncuk otobüs durağının arkasında bulunan açık ve kapalı mekan tercihi sunan Çınaraltı yola çok yakın ve kalabalık olsa da sucuklu, peynirli, sade omlet veya sahanda yumurta ile taze sıkılmış portakal ve havuç suyu lezzetlerini barındıran bir kahvaltıyı boÄŸaza nazır sunuyor.
Bu arada Çınaraltı denildiÄŸinde aslında Çengelköy‘deki Çınaraltı Çay Bahçesi ilk çaÄŸrışım yapandır zihinlerde… Yanılgıya düÅŸen okurlarımıza farklı mekanlar olduklarını belirtmek isterim. Ä°ki mekan da bu yakanın müdavimlerinin yaz kış vazgeçemediÄŸi nostaljik duraklar ki haftasonu brunch keyfi niyetinde gideceklere ÅŸimdiden yanlış tercihlerinde sabırlar diliyorum.
EÄŸer sabah kahvaltısı için gelmediyseniz rehberlik hizmetimizde sınır yoktur diyerek alternatif önerimizi de sunacak olursam; yolun karşısındaki pastaneden ya da daha iyisi Çınaraltı yanındaki Temizel Unlu Mamulleri isimli tarih kokan fırından galeta (gevrek de derler) türü enteresan isimde ve lezzette tatlar satın alınır ve sahilde bir demli çay ya da orta kahve eÅŸliÄŸinde yenilir.
ALATURKA TÜRK DÄ°ZÄ°LERÄ°NÄ°N NADÄ°DE PLATOSU
Kuzguncuk tarihi ve kültürel esasların ötesinde asli ününü burada çekilen yerli dizilerle kazanmıştır aslında… Türk dizilerinde iÅŸlenmesi en çok sevilen aile, dostluk, komÅŸuluk gibi sıcak konular için doÄŸal bir platformdur. 90′lı yılların unutulmaz dizisi Perihan Abla o kadar sevildi ki Kuzguncuk’ta bir sokaÄŸa ismi verildi.
Osman Sınav’ın alaturka dizisi Ekmek Teknesi ise yakın dostlarımın çok iyi bildiÄŸi üzere benim için yeri doldurulamaz tek yapımdır. Ankara’daki üniversite yıllarımda bir türlü ziyaret edemediÄŸim dizi setini yayın hayatına son veriliÅŸinden 1 yıl sonra ziyaret etmek nasip oldu.
Bunların yanısıra Hayat Bilgisi ile Hatırla Sevgili dizisinin kafe sahnelerinin çekimi de bu semtte yapılmış diye biliyorum. Yalnız semt sakinlerinin henüz soruÅŸturmadığım nedenlerden bu dizi platosu olması konusunda ciddi ÅŸikayetleri bulunuyor ki geçmiÅŸ zamanda “Kuzguncuk semttir, set deÄŸil!” sloganlı imza kapmanyasıyla bu huzursuzluklarını ifÅŸa etmiÅŸlerdi.
Bu endiÅŸelerimden dolayı fotoÄŸraf karelerimde insan portreleri göremeyeceksiniz. Dar ve sakin sokaklarda insanlar pek de hoÅŸlanmıyorlar hatta bazı arkadaÅŸlardan bu konuda rahatsız olduklarını dillendirdiklerini de öÄŸreniyorum.
YÜZYILLARDIR SÜREGELEN HOÅžGÖRÜ ORTAMI
“Çengelköy’ün zerzevatı, Beylerbeyi’nin zevatı, Kuzguncuk’un haÅŸeratı meÅŸhurdur.” diye bir laf varmış. HaÅŸerat kelimesiyle geçmiÅŸte gayrimüslim nüfusunun Müslüman nüfustan fazla olduÄŸu bu semtin gayrimüslim nüfusu kastedilirmiÅŸ. Hangi akla hizmet ve nasıl bir tiynetle söylenegelmiÅŸ bilemiyorum?! Zira birçok kaynaktan okuyarak teyit ettiÄŸim bir tarihi gerçek var…
18. yüzyıldan itibaren Ermeniler ve Rumların da yerleÅŸmeye baÅŸlamasıyla azınlık semti niteliÄŸi pekiÅŸen Kuzguncuk’ta bir kaçı halen ibadete açık olan iki Rum, bir Ermeni kilisesi ve iki sinagog bulunmakta. 1950′li yıllara kadar Müslüman halk azınlıkta olduÄŸundan mahallede bir cami yokmuÅŸ.
Müslüman cemaat çoÄŸalınca bir camiye ihtiyaç duymuÅŸlar, ancak bütçeleri yeterli olmayınca yardımlarına mahallenin Ermeni cemaati yetiÅŸmiÅŸ. Sahilde bulunan Ermeni Kilisesi, bahçesinin bir bölümünü cami yapımı için bağışlamış ve inÅŸaatı için de yüklü bir miktar para yardımı yapmış. Kilisenin yapımına da zamanında devrin padiÅŸahı Abdülaziz yardımda bulunmuÅŸ.
Ä°ÅŸ bu laf ne zamanlardan kalmadır bilmem ama mahalledeki hoÅŸgörü ortamının sürdüÄŸünün geçen Ramazan’da Museviler’in sinagogda iftar vermesi ve mahallede yaÅŸayan üç dinin mensuplarının birbirlerinin bayramlarını tebrik etmesini en açık kanıtlarından görmek mutluluk verici…
Sahil yolundan Kuzguncuk’un ana caddesi olan Ä°cadiye Caddesi‘ne girdiÄŸiniz anda o tarihi havayı solumaya baÅŸlıyorsunuz. Yol uzun bir mesafede düz ama daha sonra yokuÅŸlar baÅŸlıyor.
Ä°stanbul’un ruhu olan nadir semtlerinden biri olmasının hakkını veriyor… Her daim burnunuza hanımeli, ıhlamur kokularının geldiÄŸi, kasaba havasını hiç kaybetmeyen semtte üç dinin de içiçe yaÅŸadığını açıkça görüyorsunuz. Dünya’da çan, ezan ve hazan sadece Ä°stanbul ve Kudüs’te yüzlerce yıldır bir arada yankılanmakta olduÄŸundan deÄŸerli ve nadir bir ambiyanstır.
Kuzguncuk’ta sokak isimleri özenle seçilmiÅŸ sanki; Akasya, AyçiçeÄŸi, Bahçe, Güzel Bahar, Hayırlı, Tütsülü, Yapraklı Çınar, Simitçi Tahir, Baba NakkaÅŸ, Aziz Bey, Tenekeci Musa, Perihan Abla…
Sokaklarında küçük çocukları koÅŸtururken, kahvesinde yaÅŸlı amcaları demlenirken görmek mümkün olan ender semtlerden birindeyiz… Kadim beraberliklerin olduÄŸu belli; bakkalı, fırını, kahvecisi, berberi velhasıl tüm esnafı birbirini tanıyor.
Bu sokaklar devasa süpermarketlere ve alışveriÅŸ merkezlerine yenilmemiÅŸ, huzur ve sükunetini muhafazada dirayetini bozmamaya kararlı… Çevrede dolaşırken mimarlık öÄŸrencilerine rastlamak mümkün, ne de olsa proje için ender bir çalışma ortamı…
Ä°stanbul’un göbeÄŸinde ama ÅŸehrin karmaÅŸasının da bir o kadar uzağında bir semt. Turuma devam ederken karakola rastlamamış olmam tuhaf geldi.
Kuzguncuk’un köy içi dokusunu,bugüne dek geçirdiÄŸi yangınlardan kalabilen ve 19.yy’ın ikinci yarısıyla 20.yy’ın başına tarihlenen sıra evler, tek evler, köÅŸkler ve son dönem apartmanları ÅŸekillendirmekte olup 1864 yangını sonrası yapılan ve semtin özgün dokusunu oluÅŸturan sıra evler ya tümüyle kagir ya da kagir zemin kat üzerinde yükselen ahÅŸap üst katlardan oluÅŸmakta.
Kuzguncuk’un kazançlarından biri de ünlü ve yerli sakinleri… Mahalle sakinleri arasında ÅŸair Can Yücel, mimar ve ÅŸair Cengiz BektaÅŸ, ressam ve heykeltraÅŸ Bihrat Mavitan, tiyatro ve sinema sanatçıları UÄŸur Yücel ve Hülya KoçyiÄŸit, ÅŸair ve yazarlar Oktay Rıfat, Rıfat Ilgaz gibi isimler de var. Kimisi burada doÄŸup büyümüÅŸ, kimi de uzun yıllar yaÅŸamış veya halen yaÅŸamaya devam ediyor.
Ä°cadiye Caddesi boyunca karşılıklı sıralanan 2-3 katlı, cumbalı evleri, fırınları, manavı, küçük kafeleri ile buram buram nostalji kokuları yükseliyor. Caddenin saÄŸ tarafında yükselen 1896 yılı yapımı Rum Ayios Panteleymon Kilisesi, yeÅŸil ve demir kapısındaki kabartması, önünde yükselen çan kulesiyle oldukça ihtiÅŸamlı…
Ä°cadiye Caddesi’ne inen soldaki ilk sokaklardan biri “Perihan Abla Sokağı” rengarenk cumbalı evlerin çiçekli pencerelerini fotoÄŸraf karelerine taşımak için enfes bir köÅŸe…
Sokağın caddeye çıkan köÅŸesinde Nusrettin Amca’nın Ekmek Teknesi fırını benim gezdiÄŸim günlerde ufak bir kafe olarak iÅŸletiliyordu ama tabelası halen dizideki haliyle asılı duruyor. Hemen karşısındaki 120 yıllık Yunus Emre Odun Ekmek Fırını taze muffin, ayçöreÄŸi, acıbadem, kurabiye çeÅŸitleriyle iÅŸtah kabartıyor…
Üryanizade Sokak da Mimar Nevzat Sayın‘ın mahallenin küçük çocuklarıyla birlikte duvar resimleriyle donattığı bir sokakmış…
Ä°cadiye Caddesi boyunca ilerlediÄŸinizde solda Ekmek Teknesi’nden hatıralara kazınmışNusret Amca ve ailesinin bostan manzaralı 2 katlı ve teraslı evi bulunuyor. Hemen karşısındaki dev aÄŸacın önünde dizide bile her daim oradan eksik olmayan çiçekçisi…
Nusret Amca’nın fırını, ölünün berber dükkanı, kılın kasap dükkanı, Ruhi’nin nalbur dükkanı ve Herodot Cevdet’in o güzel hikayeleriyle ruh verdiÄŸi kahvehane… Hepsini aynı cadde üzerinde bulacaksınız.
KUZGUNCUK SAHÄ°LÄ°NDE DEVAM EDELÄ°M…
Kuzguncuk sahilinde yer alan yalılardan günümüze kalan görkemli örnek, Fethi Ahmed PaÅŸa Yalısı‘dır. Ä°lk sahibi II. Mahmut (1808-1839) ve Abdülmecit (1839-1861) dönemlerinde önemli devlet görevlerinde bulunan Fethi Ahmet PaÅŸa…. Harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı kısımdan oluÅŸan yalının ardında çam, çınar, köknar aÄŸaçlarının çoÄŸunlukta olduÄŸu büyük bir koru bulunuyor. Günümüze yalnız selamlık bölümü kalan yalının korusu, halka açılması ve içinde yapı yapılmaması koÅŸuluyla belediyeye bırakılmış.
1952 tarihli Yeni Cami haricinde 19. yüzyılın sonlarına tarihlenen Üryanizade Mescidide II. Abdülhamit’in (1876-1909) ÅŸeyhülislamlarından Üryanizade Ömer Efendi tarafından yaptırılmış. Åžerefesi saçaklı minaresi, Ä°stanbul’daki ahÅŸap minarelerin en zengin ve dikkate deÄŸer örneklerinden biri olan bu naïf eseri ziyaret etmenizi boÄŸaza sıfır secdeye durmanın tarifsiz tecrübesini tatmanızı öneririm.
Bir de yalılar arasına sıkışmış birkaç ufak alan var ki Ekmek Teknesi’nin bohem ÅŸahsı Kirli’nin kulübesi bunlardan birinde bulunuyordu. BoÄŸaz kenarına inmiÅŸken Kuzguncuk’un ÅŸirin iskelesini görmeden de olmaz elbette.
Son olarak tamamını ziyaret edemesem de Kuzguncuk’taki diÄŸer bilindik mekanlardan bahsedelim. Bunlar arasında bu baharda hususi uÄŸrayacağım mekan Hayat Kahvesi… Çünkü “çok paran olsa ne yapardın?” sorusuna verdiÄŸim cevap hep “Nusret Amca’nın evini satın alırdım.” olmuÅŸtur.
dizinin üzerinden bir yıl geçmiÅŸ ve sessizliÄŸinde kırık panjurlarıyla maÄŸrur bekleyen evin ferforje penceresinen içeriyi süzerken arkamdan aksanından Ermeni olduÄŸu belli olan bir amca; “kiralamayı düÅŸünüyorsan, 3000 TL istiyorlar, genç adam!” demiÅŸti.
Elbette dudak uçuklatan meblaÄŸ ile hayal olan temennimin yerini hiç deÄŸilse bir kafe olması ya da bir dizi daha çekilmesi düÅŸüncesi almıştı. Ä°ÅŸte Somuncu Ailesi’nin malikanesinde bir demli çay ile dizinin o hisli sahnelerini yadetmek hayata bedel olacak.
Hayat Kahvesi
Ekmek Teknesi’ndeki Nusret Baba’nın ailesi ile oturduÄŸu ve bugün “ahÅŸap bir kahve” olan mekânda çay içebilir, hayat kurabiyesinden yiyebilirsiniz.
Pala’nın Yeri
Zamanında sadece bir seyyar köfteci olarak iÅŸe baÅŸlayan Pala Usta’nın iÅŸi büyütmesiyle açtığı dükkanın köfte ve çiÄŸeri meÅŸhur. Sadece köfte deÄŸil, kokoreç ve diÄŸer ızgara çeÅŸitleri de bulunan mekan zeminin hafif altında ufak bir dükkan…
Şifalı Şeyler
Kuzguncuk’ta nev-i ÅŸahsına münhasır bir aktar. Adından anlaşıldığı gibi ÅŸifalı ÅŸeylerin satıldığı dükkanda karınca kreminden kurutulmuÅŸ patlıcana, çeÅŸitli meyve yaÄŸlarına kadar doÄŸal olan her ÅŸeyi bulabilirsiniz.
Pita
Kendine has ev yemeklerinin yapıldığı, dekorasyonu ile sizi Kuzguncuk’tan dışarı çıkarmayan, sınırların içinde bir mekân.
Tesadüf
EÄŸer Kuzguncuk’a sabah gittiyseniz ve kahvaltı yapmadıysanız üzülmeyin. Gökçe’nin hazırladığı nefis kahvaltı sizi bekliyor. TaÅŸ duvarların arasında tanımadığınız ama sizin buralarda önceden de bir ÅŸeyler atıştırdığınız hissi uyandıran tesadüfî bir yer.
Kuğu Kıraathanesi
Her ne kadar Heredot Cevdet içeride oturmasa da yaÅŸlı amcalardan tarih sohbeti dinlerken çayınızı yudumlayabilirsiniz.
Café Sitare
Sıcacık atmosferi, her yaÅŸa hitap eden çizgisi, nostaljik dekorasyonu ve şık bahçesiyle bir keyif noktası tarihi binasında modern ve klasik tarzıyla hizmet veriyor. Dünya mutfağından yemekler ile pizzalar, makarnalar, ekmek çeÅŸitleri ve eski usul yapılan nefis dondurma menüsündeki tatlar.
Görele Pidecisi
Sadece pide deÄŸil sulu yemekler ve döner bulunan tam bir esnaf lokantası. Kapalı pide piÅŸtikten sonra kabarmış olan üst kısmını kırıp içine bol tereyağı akıtarak servis ediyorlar. Size de bandıra bandıra yemek yakışır.
Ä°nebolu Evrenye Köy Pazarı
Ä°nebolu’dan gelen ekmekler, peynirler, çeÅŸitli sebze ve meyveler, tarhana çeÅŸitleri ile dokuya yakışan bir dükkan…
Asude
Perihan Abla’nın çekildiÄŸi sokakta hizmet veren mekan, ev yemekleriyle ünlü. Her gün deÄŸiÅŸen ev yemeklerinden oluÅŸan menüsüyle tipik bir içkisiz aile ve esnaf lokantası.
Dilim Pastanesi
Adını dilim pastalarından alan nefis poÄŸaca ve açmaları sunan boÄŸaz manzaralı taburelerde sefa sürülen ünlü pastane.
Ä°smet Baba Balıkçı Lokantası
Eskilerin pek bir övdüÄŸü balık restoranı ve meyhane. Ancak son yıllarda fahiÅŸ fiyatları, özensiz servisi ve nahoÅŸ mekan atmosferiyle tavsiyeden ziyade ÅŸikayet alan bir mekan olmuÅŸ.
Bir de Istanbul konulu kitaplığımızdan Kuzguncuk hakkında okunacak kitapları sunalım diyorum. Bunlardan da Buket Uzuner’in eseri Kumral Ada Mavi Tuna birçok kiÅŸiden övgüler alan gerçeksi bir roman olarak okuyacaklarım arasında yerini aldı bile. AyrıcaHeyamola Yayınları’nın 40 semt 40 yazar serisinden 2009′da yayına yeni sunduÄŸuKuzguncuk kitabını da merak ediyorum.
Kuzguncuk Üç Dinin ve Ünlülerin BuluÅŸtuÄŸu Semt
Nedret Ebcim, Sabahat Ebcim
İleri Yayınları
Kumral Ada Mavi Tuna
Buket Uzuner
Everest Yayınları
BoÄŸaz’daki Mutlu Çocuk Kuzguncuk
Gülsüm Cengiz
Heyamola Yayınları
Kuzguncuk semtine gün kızıla dönmeden geçici bir vedanın vakti geldi…
Bu huzur timsali sakin mahallenin şanslı insanlarını kıskanmamak elde değil.
Murat Girgin...gezi jurnal
YORUMLAR