Rıza tevfik bölükbaşı
(1869-1949) Şair ve siyaset adamı; cocukluğunda Uskudar’da yaşamıştır
Rıza tevfik bölükbaşı
BÖLÜKBAÅžI, RIZ TEVFİK
(1869-1949)
Åžair ve siyaset adamı; cocukluÄŸunda Uskudar’da yaÅŸamıştır.
Edirne’ye baÄŸlı Cisr-i MustafapaÅŸa’da dunyaya geldi. İstanbul’da babasının hocalık yaptığı Uskudar’da Sion Mektebi’nden sonra gittiÄŸi Galatasaray
Sultanisi ile Mekteb-i Mulkiye’deki tahsilini tamamlayamadan ayrılmak zorunda kaldı.
Ceşitli olaylarla gecen genclik ve tahsil hayatı sonunda ancak otuz yaşlarında Mekteb-i Mulkiye-
i Tıbbiye’den mezun oldu (1899). Karanti-na İdaresi’nde calışırken gizli İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dahil oldu (1906); II. MeÅŸrutiyet’in ilanından sonra Edirne mebusu olarak Meclis-i
Mebusan’a girdi. 1911’de, meclisteki diÄŸer muhaliflerle birlikte Hurriyet ve İtilaf Fırkası’na gecti.
1912’de meclisin feshiyle acıkta kaldı; bunun uzerine bazı okullarda felsefe hocalığı yaptı; bir
sure Istılahat-ı İlmiyye Encumeni’nde calıştı (1914). 1918’de Maarif Nazırı, 1919’da da Åžura-yı
Devlet reisi oldu; bu arada Darulfunun’da felsefe ve estetik dersleri verdi. 1920’de, Osmanlı Devleti’nifiilen ortadan kaldıran Sevr AntlaÅŸması’nıimzalayan heyette yer alması kamuoyunca tasvip edilmedi; 1919’da Anadolu’da baÅŸlayan Milli Mucadele’nin zaferle sonuclanması uzerine, bazı eski muhalif arkadaÅŸlarıyla birlikte memleketi terk etmek zorunda kaldı (Kasım 1922); bir sure sonra 150’likler listesine dahil edildi. Yurt dışına cıkınca, Kahire’de karşılaÅŸtığı
Emir Abdullah’ın daveti uzerine Urdun’e gitti, orada on yıldan fazla bir sure Sıhhiye ve Asarı
Atika Muzesi mudurluÄŸu gorevlerini yaptı. 1934’te buradan emekli olup Lubnan’ın Akdeniz
sahilindeki Cunye kasabasına yerleÅŸti. 150’likleri affeden kanunun yururluÄŸe girmesinden beÅŸ yıl
kadar sonra, 1943’te İstanbul’a dondu. Bazı gazetelerde kultur, sanat ve edebiyatla ilgili makaleler yazdı; 29 Aralık 1949’da vefat etti, kabri Zincirlikuyu
Mezarlığı’ndadır.Edebiyat tarihlerinde daha ziyade “Feylesof ”
lakabıyla anılan Rıza Tevfik, II. MeÅŸrutiyet’ten sonra bir devre damgasını vurduÄŸu ÅŸiirleriyle,
Turk edebiyatında esasını sade Turkce ve hece vezni olan millileşme akımını başlatmış bir şair
olarak kabul edilmektedir. Onun aynı yıllarda folklor, Turk halk ve tekke edebiyatı uzerine yazdığı
yazılar da, Turk edebiyatının gelenek doğrultusunda gelişmesinde etkili olmuştur.
Rıza Tevfik, 6 Kanunusani 1939’da Cunye’denSon Asır Turk Åžairleri’nde yayımlanmak uzere
İbnulemin Mahmud Kemal İnal’a gonderdiÄŸi bir mektupta, babasının memuriyeti dolayısıyla
1876 yılında geldikleri İstanbul’da once Uskudar’da Bulbulderesi Mezarlığı’nın giriÅŸinde set
uzerinde viran bir evde kiracı olarak oturduklarını;
burada iken 93 Harbi dolayısıyla Balkanlar’dan
İstanbul’a gelen muhacirlerin butun periÅŸanlığını muÅŸahede ettiÄŸini uzun uzadıya anlatır.Rıza Tevfik hatıralarında da, 1901-1902 yıllarında
haftada bir defa, civarda bir yerden at ustunde Sultantepesi’ne gelip Halide Edip’e ders verdiÄŸini
soyler.
Şiirlerinin buyuk bir kısmını Serab-ı Omrum (1949) adlı bir kitapta bir araya getiren Rıza
Tevfik’in diÄŸer baÅŸlıca eserleri ÅŸunlardır: Felsefe Dersleri (1914), Mufassal Kāmus-ı Felsefe, 2 c.
(1916, 1920), Abdulhak Hamid ve Mulahazat-ı Felsefiyesi (1918), Tevfik Fikret-Hayatı, Sanatı,
Åžahsiyeti (1945), Omer Hayyam ve Rubaileri
(1945).
Kaynakça: İsmail Hikmet, Turk Edebiyatı Tarihi, Baku 1925,
III 798-812; Kandemir, Kendi Ağzından Rıza Tevfik, İstanbul
1943; Hilmi Yucebaş, Butun Cepheleriyle Rıza Tevfik, İstanbul
1950; Hilmi Ziya Ulken, Turkiye’de CaÄŸdaÅŸ DuÅŸunce Tarihi,
Konya 1966, s. 406-424; Abdullah Ucman, Rıza Tevfik’in Åžiirleri
ve Edebi Makaleleri Uzerinde Bir Araştırma, İstanbul 2004.
ABDULLAH UÇMAN
YORUMLAR