Tembel Hacı Mehmet Sokak



Tembel Hacı Mehmet Sokak


Tembel Hacı Mehmet Sokak

Hergün geçtiÄŸim sokaklardan birinin adını farkettim geçen gün birden. Tembel Hacı Mehmet Sokağı. Tembel ve hacı bir Mehmet, hem de Üsküdar’da bir sokaÄŸa ismini verebilmiÅŸ bu zat-ı muhteremi merak etmemem ilginç olurdu. Ä°lginç bir ÅŸey olmadı yani ve ben araÅŸtırmaya baÅŸladım. Bu Tembel Hacı Mehmet Efendi’nin camisi ve mahallesi de varmış sokağının yanısıra. Üsküdar’da ÅŸu anda Selamsız denen yermiÅŸ bu zat-ı muhteremin mahallesi. Camisi ise yıkılmış. Åžu an bir ilköÄŸretim okulu varmış yerinde. Tembel Hacı Mehmet Efendi’nin yıkılan camisini yerine bir okul yaptırmak da pek ÅŸahane olmuÅŸ doÄŸrusu.

Cami yaptırmış, hacca gitmiÅŸ bir adama tembel denebilir miydi ki. DenmiÅŸti demek ki de nasıl? Öncelikle bu muhterem zatın seçici bir tembelliÄŸi olduÄŸunu düÅŸündüm. Yani kendisi için olmazsa olmaz konular vardı ve bu konularda tembel deÄŸildi. Bu sayede cami yaptırabilmiÅŸ ve hacca gidebilmiÅŸ bir insandan bahsediyorduk. Yani bu adam, evinden çıkıp da iÅŸi gücü her neyse ona gitmekte tembellik ediyor, fakat öte yandan da örneÄŸin evinden, dükkanından her gün 5 kere namaz kılmak için camiye gidiyor olabilirdi. Ya da tembel olduÄŸu için mesela evinin bahçesi çok bakımsızdı da, sorumluluk sahibi bir hacı olarak mesela kimseye muhtaç olmadan kendini geçindirecek parayı kazanacak kadar da çalışkandı, hatta cami yaptırabilecek kadar da zengindi belki.

AraÅŸtırdıkça, tuhaf tuhaf ÅŸeyler dikkatimi çekiyordu. Tembel Hacı Mehmet Efendi’nin lakabının tembel mi tombul mu olduÄŸu yönünde de bir ihtilaf varmış meÄŸer. Arapça bilen bir arkadaşıma hemen bu konuyu sordum. Zira bildiÄŸim kadarıyla eski yazıda sesli harflerin durumu biraz karışıktı ve örneÄŸin Kuran-ı Kerim’de bir takım notalama iÅŸaretleri ile Kuran’ı doÄŸru okumak mümkün kılınmıştı. Fakat bu noktalama iÅŸaretleri günlük kullanımda pek kullanılmadığından mesela annem Kuran-ı Kerim’i gayet güzel okuyabilirken, Arapça bir dergiyi okuyamıyordu. Anlamaktan söz etmiyorum, okuyamıyordu. Sonuç olarak Arapça bilen arkadaşım eÄŸer araya bir vav harfi koymamışlarsa Osmanlıca yazıda, tembel ile tombulun yazımı tamamen aynıdır diyerek beni teyit etti. Belli ki kullanmıyorlardı bu iki kelimeyi ayırt edecek bir iÅŸaret. Ä°htilaf da bu nedenle çıkımış olmalıydı zaten. Büyük bir olasılıkla hacı bir Mehmet Efendi’ye tembel sıfatını layık görmeyen bir kısım mahalle halkı bu durumdan faydalanarak, o tembel deÄŸil tombul demiÅŸ olmalılardı. Pek kabul görmüÅŸ olmayacak ki, halen Hacı Mehmet Efendi’nin lakabı tembel.

Tabii tüm bu bilgiler benim kafamda çok eÄŸlenceli bir Ä°hsan Oktay Anar hikayesi canlandırıyordu ki, karşıma bir blog çıktı. Benim yazmayı düÅŸündüÄŸüm bu hikayeyi çok güzel bir ÅŸekilde anlatan bir hikaye vardı blogta. Yazsaydım hikayeye vermek isteyeceÄŸim tadı hemen hemen veren güzel bir hikaye. Yazmaktan vazgeçtim ve bu hikayeyi paylaÅŸmak istedim. Ben yazsaydım bu kadar güzel yazabilir miydim bilmiyorum. Ama ne demiÅŸ Cemil Meriç: “Bana hakikati deÄŸil, muradını ver. Olmak istediÄŸin gibi görün, olduÄŸun gibi deÄŸil. Çünkü her yalan bir yaratış.”
kaynak:selim ışık