BEYAZİZÂDE AHMET EFENDİ TÜRBESİ
Türbe, Şeyh Camii avlusunda ve camiin cümle kapısı karşısındaki Devatçı Şeyh Mustafa Efendi Türbesi'nin yanında idi.
BEYAZİZÂDE AHMET EFENDİ TÜRBESİ
Türbe, Åžeyh Camii avlusunda ve camiin cümle kapısı karşısındaki Devatçı Åžeyh Mustafa Efendi Türbesi'nin yanında idi. Bugün mevcut olmayan bu türbeden, Hadîka yazarı ÅŸöyle bahseder: "Bu türbenin ittisalinde vaki müstakil bir harap türbede, Beyâzîzâde Ahmet Efendi medfundur. Kendisi, 1091 Muharreminde (Åžubat 1680) Hamid Efendi üzerine Sadrırum olup 1094 Rebiyülâhirinde (Nisan 1683) azlolunmuÅŸtur.
Kazasker olduÄŸu sene Muharreminin üçüncü günü (4 Åžubat 1680) bunların hüccet ve ilâmıyla meydan-ı azepte (Sultanahmet Meydanı) bir haffaf zevcesi recm olundu. Ahmet Efendi'nin vefatı "Tarîk-i izzet 1098" (1686-87) senesindedir. Babası, Beyâzî Bosnavî Hasan Efendi dahi bu türbede gömülüdür. Hasan Efendi, Ä°stanbul kazasından 1062 (Ramazanının 22. günü (27 AÄŸustos 1652) azlolundukta, Ä°stanbul Kadılığı Ä°smeti Efendi'ye verildi." Türbenin 1655-60 tarihlerinde yapıldığı sanılmaktadır. Osmanlı Tarihi'nde ilk ve son defa vuku bulmuÅŸ recm (taÅŸa tutularak idam) olayı ÅŸudur: Aksaray semtinde, Kavaf Abdullah Çelebi adında bir kimsenin karısı, bir kumaÅŸçı Yahudi ile uygunsuz durumda yakalanmıştı.
Åžeriatte recmi icap ettiren zina Åžilinin göz ile görülmesi ÅŸarttı. Beyâzîzâde, bu gibi hallerde suçun göz ile görülmesinin imkânsız olduÄŸunu söyleyerek, baskını zinanın vukuuna kanaat için kâfî telakki etti. ErkeÄŸin idamına, kadının taÅŸa tutulmasına hükmetti. Abdullah Çelebi'nin hatunu, Sultan Ahmet Meydanı'ndaki Burmalı Sütun dibinde göÄŸsüne kadar topraÄŸa gömülerek, büyük ÅŸehrin tutucu halkı tarafından taÅŸla 'keÅŸkek' (linç) edildi.
Bu olayda, ilk defa taÅŸ atanın kadı nın kardeÅŸi olduÄŸu rivayet edilir. Vak'a günü orada bulunan ve faciayı bizzat gören Müverrih Fındıklılı Ahmet AÄŸa tarihinde: "Üsküdar Sarayı'nda bulunan PadiÅŸah dördüncü Mehmet, ben de göreyim, diyerek, dokuz çifte saltanat kayığı ile Sarayburnu'na geçmiÅŸ ve Atmeydanı'ndaki Ä°brahim PaÅŸa Sarayı'na gelmiÅŸti. Vaktin Åžeyhülislâmı olan Çatalcalı Ali Efendi, ÅŸahidler iÅŸi büyüterek anlattıkları için, Allah'tan korkarak fetva vermekten çekinmiÅŸti. Beyâzîzâde Ahmet Efendi, ilmindeki derin bilgisi ile maÄŸrur olup, gayet asabî idi. Ä°frat derecesinde olan ÅŸiddeti ile halkın nefretini kazanmıştı.
Azlinden sonra, Kanlıca'da yaptırmış olduÄŸu yalıya çekilmiÅŸ ve orada ölmüÅŸtü. Bundan baÅŸka da bazı kimselerin kanına giren Ahmet Efendi, servet sahibi iken "yokluk kuyusuna" düÅŸmüÅŸ "yıllardan beri Kanlıca civarında bina ettiÄŸi yalı ve bahçesi tamamen yıkılmış ve aÄŸaçlar, çiniler ve taÅŸları pulluk pulluk satılmış, o yüksek bina harap olarak, semaya yükselen yapı ve duvarları yıkılıp, yere yığılmıştır.
YORUMLAR