ÜSKÜDAR YALI KIRAATHANESİ AKADEMİSİ
ÜSKÜDAR YALI KIRAATHANESİ AKADEMİSİ
ÜSKÜDAR YALI KIRAATHANESİ AKADEMİSİ
Kahvehaneler tarihimizde önemli bir rüknü deruhte etmektedir. Bu mekânlarda çay içkisi daha yokken kahve tüketildiÄŸinden ötürü bu isimle müsemma olmuÅŸ bilahare kıraat mekânı anlamında kıraathane muamelesi görmüÅŸtür. Gerek Osmanlı ve gerekse ÅŸark kültürünün hüküm sürdüÄŸü muazzam bir coÄŸrafyanın baÅŸta gelen müessesesidir o.
Geçenlerde Üsküp’e uÄŸramış Osmanlı kahvehanelerinde ÅŸark köÅŸesinde çay içmiÅŸtik. Beraberinde haÅŸlanmış yumurta ve pekmez helvası ikram etmiÅŸlerdi. Niçin diye sorduÄŸumuzda adettendir çünkü bu mekanlarda çok çay kahve tüketildiÄŸinden naÅŸi midenize ve bilumum cevarihlerinize zarar gelmesin diye cevap verdiler. İlber Ortaylı hocamızın bu konudaki görüÅŸleri çok kıymetlidir. Anadolu’muzun neresine giderseniz gidin mutlaka kahvehaneler göreceksiniz. İstanbul’daki Eyüp Sultan çay haneleri eskisi gibi olmasa da özellikleri korur vaziyettedir. Bu kahvehanelere bir bakıma “SekülerleÅŸtirilmiÅŸ Tekke ve Zaviye” dersek yanlış yapmış olmayız. Bu mekanlarda sohbet edilir, evden kovulmuÅŸ insanlarımızın derdine çare bulunur en azından insanlar birbirleriyle konuÅŸarak deÅŸarj olur ve farkına varmadan bir bakıma rehabilite olurlar.Yüce Çalap müskiratı bize yasakladığından Yalı Akademisi kahvehanesinin meÅŸhur çayları ile demlenmekte bulduk çareyi. “Haydi getir Baki..getir Saki”..Sadra ÅŸifa olsun…
Bu mekânlar üst tabakaya yerleÅŸememiÅŸ orta tabaka ve alt tabakanın ve hatta evsafsız vatandaşın uÄŸrak yeridir. Bizler evlerimizden çok vaktimizi buralarda geçiririz. Bu mekanlar ve bu insanlar birbirlerinin dert ortaklarıdır. Ara sıra hırlama sesleri yükselse de birbirimizi sevmesek de biz aslında bir kocaman Türk ailesiyiz. Ama kahvehane müdavimleri olarak bu iÅŸin böyle olduÄŸunun farkında bile deÄŸildir çoÄŸumuz. Acem diyarlarından Arap diyarlarına kadar bilumum oryantal kültür ve medeniyetin hâkim olduÄŸu bütün coÄŸrafyanın ortak mekânıdır kahvehane, çayhane ve kıraathaneler. İsmine ne derseniz deyin orası bir bakıma bizim sığınağımızdır. Hayrullah Åžanzumi, kahvehane tabir olunan mekânları ve oranın müdavimlerini çok sever ve zaman zaman onlar için hüngür hüngür aÄŸlardı. Çünkü “Onlar benim maÄŸlup medeniyetimin öksüz ve yetimlerinden oluÅŸuyor “ derdi.
Çok enteresandır, geçenlerde Müderris Musa Efendi ile İstanbul’u gezdirdiÄŸimiz batılı bir profesör bize, “ EÄŸer sizin ÅŸark kültürünüz muvacehenizde aileler içi sosyal dayanışmalar ve sosyal rehabilitasyon merkezleriniz olarak kahvehaneleriniz olmasa kesinlikle sosyal patlamalar olur “ demiÅŸti. Gerçi bizim, bize ait olan birçok çarelerimiz yanında kahvehanelerimiz de büyük hizmetler icra etmektedir. Bu gibi mekânlar sayesinde statü farkı olmaksızın, “Gönül sohbet ister kahve bahane” Darb-ı meselinde görüldüÄŸü gibi insanlarımız bu mekânlarda sohbet etme fırsatı bulup rahatlamakta ve hatta imkânı varsa kendi güçleri nispetinde yardımlaÅŸabilmektedirler. Bazen yolda kalmış insanların bile buralara uÄŸrayarak derdine çare bulduklarına ÅŸahit olmuÅŸumdur. Demek ki buralar bizim bir bakıma kültür evlerimiz. Buralarda vatanın, milletin nabzı tutulur eskiden evlerimizde radyo yokken buralara haber dinlemeye (ajans)gelirdik. Bilahare televizyon döneminde olduÄŸu gibi özetle bizim milletimiz hakkında bir araÅŸtırma yapılacaksa bu mekânların incelemeyi bekleyen birer bakir alan olduÄŸunu ifade etmek gerekir.
Pek tabiidir ki bu kahvehaneler de meslek gruplarına göre deÄŸiÅŸebilmektedir. Mesela hamalların devam ettiÄŸi kahvehaneler, balıkçıların devam ettiÄŸi kahvehaneler, muallimlerin devam ettiÄŸi kahvehaneler, din görevlileri kahvehanesi, büyük ÅŸehirlerde yoÄŸunlaÅŸan hemÅŸeri kahvehaneleri, gececi kahvehaneleri, yazar, düÅŸünür ve feylesof kahvehaneleri bir de statüsü yüksek olanların kulüpleri. Büyük kulüpte olduÄŸu gibi vs.
Bir de ideolojik ağırlığı olan, yazılan çizilen, dünya meselelerinin konuÅŸulup tartışıldığı kahvehaneler mevcuttur. Bunlardan birkaç tanesini yazacak olursak
1-Bayazıt’taki Küllük kahvehanesi, 2-Adıyaman’daki Åžah Hüseyin kahvehanesi, 3- Malatya’da ki BoÄŸaziçi kahvehanesi, 4-Üsküdar’daki Tabanzade Osman Efendinin SarhoÅŸ İmamlar Tekkesi kahvehanesi bunların adedini sayarak bitirmek mümkün deÄŸil.
Bu kahvehane geleneÄŸi Fuat Bozkurt’un Türk içki geleneÄŸi adlı kitabından da istifade edilerek Türk kahvehane geleneÄŸi adında sosyolojik bir inceleme yapmayı bekleyen bir madendir. Ancak bizim konumuz olan Yalı Akademisinin bu saydıklarımızdan açık farkı aynı anda, aynı mekânda her meslekten ve her ideoloji yelpazesine mensup insanların devam ettiÄŸi farklı masalarda da olsa kuzu kuzu oturup çalışmalarını idame ettirdiÄŸi içtimai bir servet barındırması açısından kutsal bir mekândır. Mesela Yalı kahvehanesinin iki tarafında birahaneler olduÄŸu halde herhangi bir problem olmadığı gibi kültürel yelpaze mensupları birbirlerini hoÅŸ görüp hazmetmekte ve saygıda kusur etmemektedirler. Ben ÅŸahsen muhafazakâr bir insan olduÄŸum halde bütün kandil gecelerini bilmediÄŸim gibi takip de etmem. Ancak bu birahanelerin kapalı olduÄŸunu görünce, “Ha!. Bu gün mutlaka kutsal bir gün!” diye hatırlama fırsatı bulduÄŸumu zevkle ifÅŸa etmekten gurur duyuyorum. İşte bizim Türk insanının gerçek yüzüdür bu. Lütfen bundan kimse gocunmasın bizim dinamiklerimizle kimse oynamasın yeter. Hayrullah Åžanzumi olarak milletimin en mahrem kalmış kurumlarından olan bir bakıma gerçek hüviyetiyle çalıştırıldığında insanıma kültür, medeniyet, ahlak kurallarını yükleyen, yaÅŸama azmi veren derdiyle hemdert olan bu mekân ile ilgili bir araÅŸtırma yapmış olmanın mutluluÄŸuyla bu gibi müesseselerin kendine çeki düzen vererek daha faydalı hizmetlere imza atmalarını, kültürel hizmetlere ağırlık vermelerini ve özellikle asrın başının belası olan sigarayı yasaklamalarını eÄŸer mümkün deÄŸilse sigara bölümleri oluÅŸturmalarını ve bu meyanda gününün büyük bölümünü tavla, iskambil, domino gibi oyunlarla geçirenlere süre konularak disipline edilmelerini temenni ediyor ve bu temennilerimi büyük ölçüde tatbik eden bir muallim gibi müÅŸterileri acımasızca ikaz eden DoÄŸan hemÅŸerimle, hassaten 22 seneden beri Yalı Akademisi Kahvehanesi İnsani Münasebetler Müdürü Ord. Prof. Dr. Baki Adalmış beye ÅŸükranlarımızı sunuyorum.
Anadolu’daki diÄŸer kahvehane iÅŸletmecilerinin de bu zevatı örnek almaları temennisiyle yarım asırdan beri Üsküdar’da hizmet veren Yalı Akademisi kahvehanesinin iÅŸletmecilerinden tespit edebildiklerimizin adlarını sıralayarak ve tespit edemediÄŸimiz bütün mensubata rahmet dileyerek esas çalışmama geçiyorum.
1-Uygun bey, bu müesseseyi BeÅŸ yıl çalıştırmış Rizeli
2-Osman bey, Üç yıl çalıştırmış Rizeli
3-Tuncay beyler, Dört yıl çalıştırmış Rizeli
4-Abdullah bey, İki yıl çalıştırmış Rizeli
5- Halen 15 yıldan beri Ekrem ve Mehmet beyler Yalı Akademizi Kahvesinin iÅŸletmesini deruhte etmektedirler ve onlar da Rizeli’dirler.
YALI AKADEMİSİ: Üsküdar Yalı Akademisi, maruf Balaban mevkiin de denize nazır Kavaklı İskele sokağının giriÅŸindeki ilk köÅŸesine konuÅŸlanmış. Yalı Akademisinin sağında ve solunda birahaneler mevcuttur. Bu mekânlarda her gün fıçılar dolusu müskirat tüketilir. Åžirinzade Müderris Ahmet Efendiye göre Üsküdar’da Balaban mevkiinde her metrekareye bir meczup veya ayyaÅŸ düÅŸer. Ancak bu ayyaÅŸlar Müderris Ahmet Yüksel Özemre’nin ifadelerinde de olduÄŸu gibi bize Osmanlı’dan tevarüs etmiÅŸ hepsi Bekri Mustafa ekolünden olup hassasiyetle kimseyi rahatsız etmemekte ısrarlı olup kadın veya çocuk gördüklerinde tezakkumlarını gizler idiler. Osmanlıdan beri Saray terbiyesiyle talim edilmiÅŸ Müderris Ahmet Yüksel Özemre hocamızın bu minval üzerine yapılan tebebbuatı mutlaka incelenmeye deÄŸerdir.
Yalı Akademisine 22 yıldan beri hizmet eden Baki Adalmış Efendinin bunca insanattan baÅŸka iki tane de hayvanatı var idi. Birincisi Pakize adındaki kedi ki beyaz kınalı benekli kancık bir hayvandı. Mütemadiyen hamile kalır Yalı Akademisinin ön saçaklarının üzerinde doÄŸurur yavrularını büyütüp tekrar hamile kalırdı. Bu süre esnasında hiçbir köpek yalının önünden geçemez olduÄŸu herkesçe bilinir. İster Kurt, ister Buldog ya da Kangal olsun bir hamlede üzerlerine sıçrar köpekleri kaçırtır cümle alemi hayret içinde bırakırdı. Bir diÄŸer hayvan ise engerekli yılan yavrusu idi. Bu hayvan maruf ve maarif olmasına raÄŸmen uzun zaman sessizliÄŸini muhafaza ettiÄŸi halde pek seyrek de olsa ansızın insanata saldırır rahatsızlık verirdi. Pek tabiidir ki kedi evcilleÅŸmeyi içine sindirdiÄŸinden dolayı fazla problem çıkarmıyordu. Sadece Mart ayları hararetli geçerdi hepsi o kadar. Ancak yılan yavrusu tabii hayatı ve içinde gizlenip hıyar, domates gibi zerzevatı tattığı eski sahibinin Bostanlarını bir türlü zihninden silemediÄŸi için mahlukatı strese sokuyor sürekli mugalata ile iÅŸtigal ediyordu.
Yalı Akademisi de heterojen bir yapıya sahip olmakla birlikte SarhoÅŸ İmamlar Tekkesinden farkı, tek masa etrafında halka ÅŸeklinde oturmaktan farklı olarak yazlık ve kışlık mekânda onlarca masaların etrafında anlaÅŸabilen aynı kültür yapısına sahip ve yine aynı ideolojik yelpazeyi benimseyenler istedikleri masaların etrafında konuÅŸlanıyorlardı. Yalı Akademisi mekânı ÅŸerifi nelere sahne olmuÅŸtu. Bunların en mühimlerinden sabık Milli Ceride Muharriri ve Åžafak-ı Cedid Ceridesi Muharriri Yalızede Lütfi Efendinin meydan muharebeleri idi ve son olarak Ayhan ve Ali Efendinin karşılıklı mudarebatları.
Yine Yalı aÅŸkını anlatabilmek için ÅŸu misal yetse gerektir. Tam beÅŸ seneden beri Marmaray inÅŸaatı münasebetiyle önü çinko döÅŸendiÄŸi halde müÅŸterisini kesinlikle kaybetmedi. Yalı akademisinin birde Deli Duran hoca adında bir üyesi vardı. Ben özellikle kendisine muhatap olmamaya gayret ettiysem de baÅŸarılı olamadım. Kendileri bir gün özellikle bana bulaşıp kavga etmeye gayret gösterdiler ve karşılıklı tartışma vesilesiyle iki yıl küsmüÅŸtük. Tam kurtulmuÅŸtum derken yine akıllanmadı sürekli geçerken kelam fırlattı. Ben de gel konuÅŸacaksan adam gibi konuÅŸ dedim. Ancak o Rusya’da hizmet gördüÄŸünde her istediÄŸiyle müsakeÅŸe hizmetlerinde bulunduÄŸundan tam rahatlamışken Asitaneye avdet ettiÄŸinden naÅŸi bu hizmetlerden mahrum kalmıştı. Bu süfli duygularını tatmin ve perçinleme faslından her önüne gelene silah ve kesici alet gösterip en ağır cinsinden elfaz-ı küfür sallıyordu. Onun da ilacı yine Yalı Akademisi Kahvehanesi İnsani Münasebetler Müdürü Ord. Prof. Dr. Baki Adalmış idi. Ne zaman ki Duran aÄŸa, zıvanadan çıkar etrafı rahatsız etmeye baÅŸlarsa kafasına altı metrelik sopayı yiyince veya sandalyesiyle yere yatırılınca kendisine gelir bir süre daha adam gibi yaÅŸamaya çalışırdı. Tanrım akıl izan versin.
Yalı Akademisinin giriÅŸinde sürekli ayakkabı boyayarak geçimini temin eden boyacılar kralı Åžükrü Bey parasızlıktan yakınarak az içebildiÄŸini seslendirir ancak Tanrı ona öyle bir haslet vermiÅŸti ki o az içip çok sarhoÅŸ olma kabiliyetine sahipti. Yalının sevgili kedisine isim babası olmuÅŸ Pakize ismini vermiÅŸti. Sadece onunla da kalmayıp Pakize’nin ve bütün evlatlarının mekulat ve meÅŸrubat ihtiyaçlarını da karşıladığı için Yalı Akademisi İçtimai Münasebetler Müdürü Ord. Prof. Dr. Baki Adalmış beyle sürekli mudarebe yaparlardı. Åžükrü bey haddini aşıp çok ileri gittiÄŸinde Baki Efendi’nin Altı metre uzunluÄŸundaki sopasının kafasında patladığını hissedince sesi soluÄŸu kesiliverirdi.
VerdiÄŸimiz misallerden anlaşıldığı gibi modernitenin insanların arasına mesafe koymak için ördüÄŸü buzdan daÄŸların bu kahvehaneler sayesinde eritilerek sıcak bir ortam yarattığı gerçeÄŸidir.
RIDVAN EL MERAKİ: Yalı Akademisinin en deruni rükünlerinden Rıdvan Tural (El Meraki) bursa Gemlik eÅŸrafından Corcia Müslümanlarından bir zatı ÅŸerif. O her ÅŸeyi merak ettiÄŸinden Yalı akademisi kurmayları El-Meraki lafz-ı ÅŸerifiyle ÅŸereflendirmiÅŸlerdi. Hüsn-ü Cemalin Engürü de Hacetin tepesinde ekonomi tahsil etmiÅŸti. Bursa ÅŸeftalisi gibi ve de fedakâr ÅŸifakar olan bu kardeÅŸimiz “Zehir’e Panzehir”, olarak ÅŸu fani dünyada birçok hayvanatın amansız derdine ve sadrine ÅŸifa olduÄŸu halde kendi zatına bir çare bulamadı. Kâinatı sürekli dolandı ve hiç oturmadı. Geçenlerde Sudan’ın Hartumun’dan beyaz eÅŸeklerden bize selam getirdi. Her ÅŸey gönlünce olsun güzel kardeÅŸim at yarışlarına devam. Dilerim bir gün mutlaka tutturursun.
Bu Yalı Kahvehanesinde öyle bir manyetik güç vardır ki bir defa bulaÅŸmayın. EÄŸer o mekana alışıp baÄŸlandıysanız bir daha oradan kurtulmanız mümkün deÄŸil. EÄŸer Yalı’dan bir dost edinmiÅŸseniz siz artık Yalı Akademisinin birer azasısınız. Hastalansanız da oradan kurtulamazsınız, ölseniz de kurtulamazsınız. Çünkü en azından Baki’yle DoÄŸan sizi sorar ölünüze dirinize karışır ben ÅŸahsen çeÅŸitli sebeplerden ötürü birkaç defa Yalıya bir daha gitmemeye yemin içtiÄŸim halde bir de bakıyorum ki ayaklarım beni oraya götürmüÅŸ. Üsküdar’dan uzak düÅŸmüÅŸ arkadaÅŸların bile zahmet çekerek her gün Yalıya gelmeleri bir efsanedir. Hele hele Yalızede Lütfi Efendi’nin kahvehaneyi terk etmesi için hanımefendisi tarafından ta Kurtköy’e taşıtılmasına raÄŸmen borç harç benzin yaratıp kendini yaz kış demeden Yalı Akademisine atmasının izah edilecek tek tarafı olsa gerektir. O da Yalı Akademisi aÅŸkı. Tanrı Mübarek Eylesin.
Yalı Akademisi için söylenen ÅŸu söz çok meÅŸhurdur. “Üsküdar merkez, kafasına göre herkes”, demek ki bu mekânın müdavimlerinin en önemli özelliklerinden birisi de Yalı Akademisine meczubane bir ÅŸekilde baÄŸlı olmakmış.
OSMANİYELİ HÜSEYİN BEKÇİ EFENDİ: Milletimin ve devletimin namusunu beklemekten maruf olduÄŸundan naÅŸi cemaati mezbure tarafından bu soyismine layık görülmüÅŸ, vaktinde medrese-i Yusufiye’yi de ÅŸereflendirmiÅŸti.
KURUZADE AHMET EFENDİ: Hayrat, Of. Trabzon eÅŸrafından Ahmet Efendi yirmibeÅŸ yıldan beri Yalı Akademisinin müdavimlerinden idi. Daha önceki yıllardan da babasının Üsküdar balık pazarındaki kahvehanesine takıldığı için kahve erkânı konusunda uzmanlaÅŸmıştı. Yılın dört mevsiminde her gün istisnasız Yalı Akademisine gelir, herkesin halini hatırını sorar gelemeyenleri tetkik eder bir derdi olanla ilgilenir, küllükleri boÅŸaltır, tost ve çaydan büyük bir haz duyardı. Bir süre Engürü’de bürokratlık yapmış basın dünyasında tarihe geçmiÅŸ DüÅŸünce Dergisine sahiplik yapmış İsmet Özel, Ali Bulaç, Ahmet ÅžiÅŸman, A.K. Temizel, Sabri Orman, M.A. MaraÅŸ, Sedat Yenigün, Atıf Hüseyin, Ahmet Ağırakça, BeÅŸir Eryarsoy, H.Tahsin FendoÄŸlu, Tahsin Sınav, M.Sait ÅžimÅŸek gibi muharrirata patronluk yapmıştı. Devrin sadrazamı Necmettin Efendiye meftuniyetiyle maruftur. Özel prensip ve alışkanlıkları olan bu zevat Yalı Akademisinin ana rükünlerindendir.
Ahmet Efendi en hararetli sohbetleri bile sulandırmakta mahir idi. Geçenlerde Osmanlı Topkapı sarayında sabah namazları konuÅŸulurken ısrarla bu saraylarda namaz yoktur diye tutturdu. Hayrullah Efendi de delil isteyince “Bir gazetede adını bilmediÄŸin bir yazardan okudum” demiÅŸti, Hayrullah Efendi getir deyince de bu güne kadar getirememiÅŸti. Buna Dr. Vedat Özcan ve gazeteci İlker Alpkaya ve diÄŸer hazirunun hepsi ÅŸahittir. Yorum karilerindir.
HINÇMA EFENDİ: Hınçma Efendiye bu hınç neden sadedinden dolayı bu baÅŸlığı seçtik.
Kendilerini ta Selamsız Çinili mevkiinde ki bakkallığından beri tanırım. Bir gece bir cins-i latif musallat olmuÅŸ, tedbiren Beykoz’a yerleÅŸmiÅŸti. Pulsuz kaldığından ötürü Üsküdar’a yürüyerek geldiÄŸine ÅŸahit olmuÅŸumdur. Özetle onun hayatını vakar, gurur ve enaniyet müsellesine sığdırırsam doÄŸru yaptığıma inanıyorum.
Hınçma Efendinin hayat hikâyesi, o bütün günlerini sanat ÅŸablonu gibi deÄŸerlendirirdi. Sabahleyin saat 10.00 sularında Yalı Akademisi’nin önünden geçer. İskeleden bütün cerideleri satın alır gemide karşıya geçene kadar mütalaa eder ta ki ticarethanesine vasıl olunca günün iÅŸlerini takip, bilahare mükellef bir öÄŸle yemeÄŸi ve saat 16.00 sularında tekrar gemiyle Üsküdar’a oradan da meÅŸhur Yalı Akademisine vasıl olur. Çay, kahve, tütün ve sohbet faslı baÅŸlar. Bu esnada kıymetli aile efradı onu tavaf ederler. Onlara biraz harçlık v.s. verdikten sonra mide yine boÅŸalmıştır. Açlığını bastırmak için mütevazıca birkaç lahmacun telefiyatından sonra saat 22.00’de Yalı Akademisinden, derneÄŸe terfi zamanı gelmiÅŸtir. Oradaki seçkin arkadaÅŸlarıyla yine çay, kahve ve sigara faslı sabahlara kadar sürer. Bu esnada Meralizade Ahmet Efendinin tefsir derslerini de zikretmeden geçersem haksızlık etmiÅŸ olurum. Kendileri Yalızade oldukları halde orayı neden terk eylediklerini bilmek isterdim.
Sabahleyin saat 04.00 sularında oturum kapatılarak evlere vasıl olunur. Ertesi gün yine Hınçma Efendi günlük traşını olmuÅŸ, banyosunu almış bir ÅŸekilde hususi edasıyla saat 10.00 sularında Yalı akademisinin önünden geçtiÄŸine ÅŸahit olabileceÄŸiniz gibi filozof Kant misalinde görüldüÄŸü gibi saatlerinizi de ayarlayabilirsiniz. Bir ömür böylece kıtalararası gelip geçer. Bir efsanedir onun hayatı. Hınçma ile insani münasebetlerimiz tam yirmi beÅŸ yıl sürdü. O bize bazen zahirî bazen de durumuna göre mütesettiren istihza etmekten tezavvuk eder ve ihya olurdu. Yalı Akademisindeki ÅŸark kürsülerine oturduÄŸunda “Sanki bir kazma sapı yutmuÅŸ gibi dik durmaya itina gösterip biz Çalab’ın mahluklarına fark atmayı bir vecibe olarak yaÅŸardı”.
Hayrullah Efendi milli vezaifini yapmak üzere ÅŸark’a gittiÄŸinde ona Allahaısmarladık demiÅŸ o da “Sakın ha tabutun gelmesin!” diyerek onu sarsmıştı. Bilahare geçen yıllarda Hayrullah Efendiye kalitesizde olsa herhangi bir çalışman varsa getir basalım demiÅŸ, o da peki deyip tevazu göstermiÅŸti. Prof. Dr. S. Zaim hocamızın tezkiyesinden geçen kitabını Hınçma’ya takdim etmiÅŸti. Hınçma üç ay sonra yahu bu çok kalitesiz deyip iade etmiÅŸti. Halen bu çalışma bir üniversitemiz tarafından Osmanlı Devletinin 700. KuruluÅŸ yılı anısına bastırılıp ders kitabı olarak okutulmaktadır. Bununla iktifa etmeyip geçen yıl kendisini Dr. BaÅŸ öÄŸretmen Zeki Bıyık Efendinin Mercedesiyle, Saktürün gezegenine götürüp istihdam için gereÄŸini yaptığımızı kendileri çok ama çok iyi bilirler. Hatta dönüÅŸte Sapanca daÄŸlarında bize ikram ettiÄŸi balık ziyafetinden ötürü müteÅŸekkirim.
Hınçma hazretleri hep aÄŸabey makamında olduÄŸundan naÅŸi yaptıklarını biz içimize sindirdikçe o da bu alışkanlıklarını sürdürmeyi tabii bir hak olarak telakki ediyordu. Bunların hepsine karşı teÅŸekkür borcunu silmek için ailece görüÅŸtüÄŸü bir akrabasının istihdam ve terfi problemini bahane ederek, hiçbir alakam olmaksızın iftira ve hınç ameliyle muameleye reva görüldüm. Kaldı ki edramınızın buna nasıl müsaade ettiÄŸini hala anlamış deÄŸilim.
Muhterem, sen her ÅŸeyi benden daha iyi bilirsin, bildiÄŸini de hayat seyrinle zaten iddia edersin. Bunların hiçbirisine gerek yoktu. SevmediÄŸin insanlarla muhatap olmazsın kurtulursun. Benim de yaptığım gibi. Ama arkanda milletin desteÄŸini görmek istiyorsan en ehven insana da katlanmak gerekir unutma; fakat bu güne kadar sizde gördüÄŸüm ÅŸey dostuna hınç, düÅŸmanına da ÅŸefkat ve merhamet göstermek ÅŸeklinde tebarüz etmektedir.
Bu gidiÅŸle kazara seküler bir makamı deruhte edecek olursan, Tanrıya “Üsküdar, Ümraniye vs. bölgelerini ben . Kadıköy, Caddebostan ve BaÄŸdat caddesini de sen yarattın!“ dersen hiç ama hiç ÅŸaşırmam.
Sonuç olarak sana son görüÅŸmemizde dediÄŸim gibi sakın ha ola ki ben yanlışlıkla sana selam verirsem kesinlikle alma ve hiçbir bayram dâhil karşıma çıkma. Neticeten çeyrek asırlık hukukumuzu Hukukullah deÄŸerlendirsin.
ŞİRİNZADE AHMET EFENDİ: Dünya’nın derdini gamını çekmiÅŸ hatta gavur İngiliz’in bile kahrını çekerek Muid olmuÅŸtu. Bütün kurallara uyar batı standartlarında bir İnsan-ı Kamil. Kendilerine deÄŸer verdiÄŸim gibi o da bana kıymet verdiÄŸinden ötürü ,“Hayrullah Efendi böyle kitap yazıp sıkıntıya falan girme” diye tavsiyede bulundu. Bendeniz de teÅŸekkür ettim. Bilmukabele bir ÅŸeyler yapabilmek için sıfır rizikolu da olunmamalı çok büyük risklere de girmemeli ikisinin ortasını bulmalı. Çünkü siz riske girmez tavırsız kalırsanız hayatta hiçbir baÅŸarıya sahip olamazsınız. Özetle hocam bu fakiri düÅŸündüÄŸünüz için müteÅŸekkirim ancak ben de sizi düÅŸündüÄŸüm için biraz riske girmeye davet ediyorum. Haydi Ahmet hocam ha gayret!. Risk= rızık, selamlar..
MUSTAFA ÜÇGÜLİ EFENDİ: Mustafa Efendinin tavladaki mahareti ve fırsat buldukça eyvah bu milletin beynini iÄŸdiÅŸ ettiler diye ağıt yakması da dillere destan olur.
YALI EÅžRAFINDAN MURAT ÜNAL EFENDİ: Üsküdar da sürekli gençlerle arkadaÅŸlık kurmakla maruf yetmiÅŸlik delikanlı bisiklet sporu yapar. Åžifalı otlarla iÅŸtigal eder, tutturduÄŸu terkiplerle yaÅŸlıları bile gençleÅŸtirmiÅŸtir. Her türlü oto tamiratında bulunur. GerektiÄŸinde tank bile yapabileceÄŸi iddiasındadır. Üsküdar cemaatine ikram ettiÄŸi çayları meÅŸhur olup özellikle demleme formülünü kimseyle paylaÅŸmayan güzel bir ruh adamı. O mütevazı hayatıyla her ÅŸeye olumlu bakabilen nadirattan beyefendi bir zat.
HESAP FASLI: Yalının Toprak Hattı’ndan ve SarhoÅŸ İmamlar Tekkesinden en güzel farkı her türlü insanın olması, heterojen olması, ancak SarhoÅŸ İmamlar Tekkesine de heterojen demiÅŸtik. Fakat SarhoÅŸ İmamlar Tekkesinde her türlü insan olmasın raÄŸmen mekân darlığı yüzünden toplu oturma mecburiyeti vardı. Yalı Akademisinde Türkiye’mizin bütün siyasi ve içtimai kesimlerinden insanların müdavim olmalarına raÄŸmen insanlar anlaÅŸabildikleri ÅŸahıslarla farklımasaların etrafında oturarak mütalaalarına baÅŸlıyorlar. Ben ÅŸahsen herkesle sosyal münasebet kurmaktan imtina etmeye çalışmama raÄŸmen Lütfi Efendi gibi şıpsevdi hazirunun yüzünden bir de bakıyorsunuz ki lüzumlu lüzumsuz herkesle haÅŸir neÅŸir olmuÅŸ bu vesileyle de birçok bakımdan zarara uÄŸramışsınız. Mesela hali vakti yerinde olduÄŸu halde hayatını beleÅŸe getirmekte profesyonelleÅŸen zevat her masadan ikiÅŸer üçer çay içip tuvalete gitme bahanesiyle mekânı terk edip evlerine avdet ederken Yalı’nın tanınmış maÄŸdur simaları bir de bakarsınız kalın kalıp hesaplara maruz kalmışlar, tartışma faslı baÅŸlar. Baki Efendi bazen bir kısmını siler bazen de silemez ama DoÄŸan Efendi hemÅŸerim kesinlikle neyse onu ister, onun için Yalızede Lütfi Efendi özellikle DoÄŸan’a çay getir, Bakiye’de hesap getir diye seslenmeyi milli bir vecibe olarak kabul eder.
HAFIZ YAKUB KAYA EFENDİ: Yalı akademisinin mübtezel müdavimi, tavlada üstad ve Sabık Milli Ceride Muharriri Lütfi Efendiyle palabıyıkzade Zeki Efendinin ÅŸeriki azamı güzel insan Alamanya'ya ihtisasat için gitmiÅŸti. Yedi sene evvel tercüme etmesi için kendisine bir metin vermiÅŸtim. Hala haber alamadım. Bir an önce Asitane’ye avdet edip eÅŸekli muhabbetlere devam etmesini temenni ediyor baÄŸrımıza basıyoruz.
YALI AKADEMİSİ MÜDAVİMLERİNDEN BAZILARI
1-Hüsnü Canbaz, 2-Ahmet Meral, 3-Enis Köse, 4-Ali Yücesan, 5-Sadi Kizir, 6-Osman Bostan, 7-Hüseyin AltıntaÅŸ, 8-Kenan Öztürk, 9-İsmail Kara, 10-Ahmet Ertürk, 11-Ahmet Çakar, 12-Mustafa Üçgül, 13-Lütfi ÖzÅŸahin, 14-İsmet Uçma, 15-Ahmet Kara, 16-Rasim EkÅŸi, 17-Ahmet Åžirin, 18-Mustafa GülÅŸen, 19-Hasan ÅžimÅŸek, 20-Enver İpek, 21-Dr. Vedat Özcan, 22- Mehmet Gül, 23-Mezarcı Hasan, 24-İbrahim Sadri, 25-Nuray Mert, 26-İzoli Efendi, 27-Sedat Ümran, 28-Yılmaz Bayat, 29-Kayı AÅŸireti Reisi Sait Efendi, 30-İbrahim Es, 31-Hüseyin Akın, 32-M. Zeki YaÄŸbasan, 33-İlker Alpkaya, 34-Abdullah Erol, 35-Zeki Bıyık, 36-Kadir TopbaÅŸ, 37-Aydın Menderes, 38-Ahmet BekaroÄŸlu, 39-Kuvva-i Milliyeci Fatma Ragıbe Kanıkuru, 40-Tansu Çiller, 41-Mehmet AÄŸar, 42-MHP İl BaÅŸkanı Hasan Hüseyin Ceylan, 43-Dayı Muammer, 44-Abdülkadir ErdoÄŸmuÅŸ, 45-Ahmet Derin, 46-M. Niyazi Birinci, 47-Vali Kadir Kocademir, 48-Hasan Can, 49-Rıza KurtulmuÅŸ, 50-Ahmet Demir, 51-Murat Ünal, 52-İmdat Özdemir, 53-Ahmet Özay, 54-Nezih Uzel, 55-Ducane CundioÄŸlu, 56-Medet Demir, 57-Attila Bey, 58-Abbas BirimoÄŸlu, 59-Musa TaÅŸdelen, 60-Mehmet TaÅŸdelen, 61-Åžair Ahmet Veske, 62-Ahmet TaÅŸtan, 63-Hikmet Kaya, 64-Roman Çeribaşı Adila Mehmet ve ArkadaÅŸları, 65-İrfan KeleÅŸoÄŸlu, 66-Adnan BaÅŸer KafaoÄŸlu, 67-Veli Efendi, 68-Ehl-i Beyt’den Kazım ÖzkiÅŸi, 69- Nabi Avcı, 70-Galip Çetinkaya, 71-Ali Çelik, 72-Deniz Aygenli, 73-Yılmaz Yüksel, 74-Seyfi Bozçelik, 75-DoÄŸan Temel, 76-YaÅŸar Baba, 77-Veysel AkdoÄŸan, 78-Yılmaz Türkan, 79-Hakkarili Ayhan, 80-Muallim Sami, 81-İbrahim Demirözü, 82-Gökhan Ayan, 83-İbrahim Hatitöz, 84-Rıdvan-ı İbrahim, 85-Emin Gürses, 86-Adem Sağır, 87-Fatih Yıldız, 88-Selahattin Özyurt, 89-Süleyman TabanoÄŸlu, 90-H. Rıza Güven, 90-Hakan Poyraz, 91-Turan AÄŸa, 92-Ocakçı Behçet Bey, 93-Necmi AyetullahÅŸoförmedari, 94-Çaycı Hikmet, 95-Ramazan Abacı, 96-Faruk Çelik, 97-Tayyip ErdoÄŸan, 98-Filozof Orhan bey, 99-Ocakcı Nuri bey, 100-Necmettin EriÅŸen ve damadı Ahmet bey, 101-Hüsnü ve Mehmet Kılıç, 102-Okan Kahraman, 103-Hakan Yavuz, 104-Akif Çarkçı, 105-TuÄŸrul Keskingören, 106-Recep Aslan, 107-Sedat Karabulut, 108-Zekeriya İyilik Efendi, 109-Ahmet Kuru, 110-Rıdvan El Meraki 111-Adnan Atayıldırımer 112- AbdülçüÅŸ Efendi 113- Fıratizade İsmail Efendi 114- Halit ÖzüdoÄŸru Efendi ki bizi de kendisini de helak ü periÅŸan etmiÅŸti 115- Miralay Muammer Mekt Efendi 116- Zeki HacıosmanoÄŸlu selamiali mahallesi muhtarı oturduÄŸum sokağın adını III. Harname sokak olarak deÄŸiÅŸtirecek 117- Sadi Kizir kitaplarımızı tab ettiÄŸinden ötürü kendisine müteÅŸekkiriz.
YORUMLAR